Canlı, üretken bir dizgedir dil. Akan ırmak örneğinde olduğu
gibi, şu andaki dil, beş dakika sonraki dille aynı değildir. Açık
uçludur, üreticidir. Bu canlılığın, üretkenliğin önemli
göstergelerindendir yeni sözcükler. Yeni bir sözcük kolay ortaya
çıkmaz. Ama çıkar, hem de binlerce... Nur topu gibi bir evladın
oldu, türünden bir yaratım değildir yeni sözcük türetmek. Önce ana
karnında, sonra kucakta büyüyen çocuk da aslında birden dünyaya
gelmez, birden var olmaz. Döllenmeyle, hatta döllenmeden de önce
bir takım karmaşık süreçlerle başlar yeni bir yavrunun doğumu. Bu
karmaşık sürecin en başında sevgi olduğu da düşünülürse gerçekten
epeyce karışıktır. Sözcükler de böyledir, karmaşık bir süreç
içinden çıkıverirler, bazen anlayamazsınız ne zaman doğduğunu,
dilinizde buluverirsiniz. Türkçede sözcüğe giden yolları zaman
zaman anlatırım, pek çok yol yöntem var. Bu yazımda dilcilerin
üzerinde durmadığı, farkına varılmayan bir yoldan söz edeceğim.
Halk dilinde kendiliğinden ortaya çıkmış bir yoldan...
Aynı sözcüğün yanlış söylenişleri ya da ağızlarda aldığı
farklılıklar yeni bir sözcük olarak çıkabiliyor karşımıza. Aynı
sözcüğün farklı söylenişle iki ayrı sözcüğe dönüşmesinin sayılı da
olsa bazı örnekleri var dilimizde:
“Düzmek” ile “ dizmek” aynı sözcüktür, ancak giderek iki ayrı
sözcük olmuşlar. “Çağırmak” ile “çığırmak” da aynı sözcüğün farklı
söylenişleri olduğu halde, zamanla iki ayrı sözcüğe dönüşmüştür.
“Yaradan” ile “yaratan”, &ldquo...