Ankara Üniversitesinde kırk yıl Türkçe dersleri verdim; yirmi yılım bölüm başkanı olarak geçti. Hem öğretim görevlisi hem yönetici konumunda uzun süren bir emek... Üniversiteden emekli oldum; ama Türkçe sevgisinden emeklilik yok. Dilimize zarar veren her olay beni ilgilendirir.
Sıkıntılıdır yöneticilik. Hele de yirmi yılı bulan bir başkanlık dönemi. Kimi eşini, kimi kardeşini bölüme sokmak ister. Eşini okutman olarak almam için gelenlere; “Önce benim eşimle başlasak olmaz mı?” diye takılır, konuyu kapatırdım. Bölümün bir aile şirketi gibi görünmesinden kaçındım. Çalışma arkadaşlarımız rahattılar, fazla ders yüklemedim ama ödev vermek koşuluyla… Rahat olduklarını bazılarına anlatamazsınız. Çoğu zaman bir felaket anlatır sizin anlatamadıklarınızı. Yazık ki benim bölüm başkanı olarak yirmi yıl emek verdiğim Türk Dili dersleri benden sonra 2013 yılında, salgından epey önce uzaktan eğitime döndü, bütün okutmanlar “home ofis” eleman oldular. Şimdi arkadaşlarımız ders verdikleri kürsüleri, odalarını, öğrencilerini, fakültelerin inip çıktıkları merdivenlerini bile özlüyorlar. Odaları yok, çevre kafelerde buluşuyorlar. Kendisine yüz metre ötede ders verdim diye sürçek diliyle bir şeyler söyleyerek bana parmak gösteren okutmanı nasıl anımsamam şimdi.