VELİAHT Abdülmecid Efendi, 1919'un mart ayında "çok zorlu" bir gün
geçirir.
“Veliaht hazretlerinin” özel işlerini yürüten Zeki Bey saraya
gelerek Başmabeynci Lütfi Bey’i görür ve Veliaht Abdülmecid’in
yaşadıklarını padişaha aktarmasını ister.
Lütfi (Simavi) Bey de oturur ve “acılar içinde yaşanan” o meşum
günü 23 Mart tarihinde padişaha sunduğu bir tezkerede Zeki Bey’in
ağzından anlatır:
VELİAHTA BÜYÜK KELEK
“Öteden beri kendisine ayrılmış bulunan istimbot dün sadrazamın
(Damat Ferit) emrine verilmiş, kendisine ise bunun yerine son
derece eski, kötü ve süratten düşmüş bir çatana gönderilmiş.
Bu çatana Beylerbeyi’nde kuma oturmuş; deniz de biraz sert
olduğundan Dolmabahçe’ye gidemeyerek, bir saatten fazla bir zamanda
güçbela
Kuruçeşme’ye varabilmiş.
Kuruçeşme’den Dolmabahçe’deki dairelerine gidebilmek için telefonla
Saray’dan bir otomobil ya da araba istetmişler.
Otomobil gönderilmemiş, gelen araba ise pek eskiymiş ve vaktiyle
Valide Sultanlara ait bulunan hurdalardan biriymiş.
Padişah hazretlerinin veliaht hakkında teveccühleri olduğu
bilinmektedir.
Kendisinin de padişah hazretleri hakkında beslediği derin saygı
kimsenin meçhulü değildir.
Hal böyleyken bir veliahta karşı yapılan bu yersiz davranış neden
ileri gelmektedir?
Bu davranışı haber alacak olsalar herhalde padişah hazretleri de
üzüntü duyacaklardır...”