GÖRÜNTÜLERİN normalden daha hızlı aktığı bir film gibi hızlı, çok hızlı gelişti olaylar. Gençlerbirliği maç başlar başlamaz, 33’üncü saniyede filan golü buldu, Galatasaray da 5 dakika bulmadan kazandığı penaltıyla eşitliği sağladı.
Sadece skor manasında hızlı gelişmedi maç elbette. Mesela
Rodrigues... Zaman zaman kendisini dahi sollayıp geçecek hıza
ulaştı, şık çalımlarıyla, kararlı ilerleyişiyle hem pozisyon hem de
heyecan yarattı. Haklı sebeplerden homurdanan, 1-1’in yakalandığı
anda bile “Yönetim istifa!” çağrısı yapan az sayıdaki taraftarı
maça çekti, özetle kendi açısından pek çok hayırlı hizmette
bulundu. Ev sahibi Galatasaray beraberlik golünün ardından bu sezon
nadiren yapabildiği ve genellikle “kısa film” kadar süren türden
bir baskı mekanizmasını devreye soktu. Oyunu rakip sahaya yıktı,
(çoğunlukla) soldan, sağdan, ortadan yüklendi, uzun top denedi,
elinde ne varsa ortaya dökmeye çalıştı.
Bu baskının seyir zevki yarattığı anlar da oldu ama biri çıkıp
“Eksik yanları daha çok ortaya çıkarttı o baskı” derse tereddütsüz
katılırım.