TÜRKİYE'ye yaklaşık 13 yıl boyunca hâkim olan zihniyetin günahı da sevabı da ortada.
Güçlü bir tek parti iktidarı yaşadı ülke ve bu süreçte güç
alanını sürekli genişleten, hayatın her alanında toplum
mühendisliğine soyunan bir liderlik performansı izledik.
"Ya bendensin ya da ötelenirsin, itelenirsin" şeklinde tezahür eden
bu "yeni rejim girişimi" sürekli olarak "tıpkı kendisi gibi"
düşünmeyenlerle iletişim kanallarını kapalı tuttu.
Mağduriyet üretiminde dünya lideri olabilecek bir atmosfer yarattı;
ayrıca bu mağduriyet alanlarından oy sağmakta ustalaştı Sayın
Erdoğan ve kadroları.
TBMM'de elde ettiği çoğunluğa abanarak istediği yasayı çıkardı.
Bu en doğal hakkı olarak görülebilir, baktığınız yere bağlı
tabii.
*
Ancak muhalefetten gelen uyarıları dinlememesi, gücünü
kullanırken farklı seslere kulak tıkaması, hatta küçümsemesi, had
bildirir tavırlar sergilemesi, bütün kapıları kapatmasının
neticelerini görüyoruz işte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçmenin "Valla anlaşın kendi aranızda"
mesajı verdiği genel seçimin ardından hâlâ kendisine başrol
istemesi görüldüğü üzere "işleri kolaylaştırmıyor".
Muhalefet partileri Erdoğan'a sınırlarını ve makamının gerektirdiği
sağduyulu davranmayı gerektiren pozisyonunu hatırlatmaktan bitap
düştü.
Ama Erdoğan'ı hepimiz tanıyoruz şu veya bu şekilde. Kendisini
denklemin dışında, "çelik iradesini" yeni hükümet "dizaynının"
dışında görmeye tahammülü yok.
Hal böyleyken nasıl uzlaşılacak, yıllardır kapalı kalan diyalog
kanalları nasıl açılacak?..