ASKERDEN dönüp yazıişlerinde yeniden işe başladığım günlerdi; 1995 sonbaharı olmalı...
Rahmetli Tekin Aral, adı aklına gelmeyen (nasıl olduysa artık,
hafızası kuvvetliydi Tekin Abi’nin) eski bir Hollywood filmini
sormuştu, benim de doğru cevap vereceğim tutmuştu.Çok hoşuna
gitmişti cevabı hemen verebilmem Tekin Abi’nin, ben de kendimce
gururdan şişinmiştim...
Aradan birkaç hafta geçti, telefon çaldı, karşıdaki davudi ses
“Kanat orada mı?” diye sordu.“Buyurun, ben Kanat” dedim, “Oğuz Aral
ben. Sen her boku biliyormuşsun, öyle dediler. Söyle bakalım...”
diyerek o da cevabını zaten bildiğini hemen anladığım küçük bir
sinema sorusu yöneltti.
Oğuz Aral’ın sesini ilk kez o gün duydum, cevabı bildiğim için beni
akşam Hürriyet’in zemin katında geyiklerin harman olduğu bara davet
etti.
Çocukluk, öğrencilik yıllarında haftanın günlerini sayarken o
kahkaha makinesi derginin bayilere ulaştığı günü “Gırgır günü”
olarak anan kuşaktandım.
POLİSİYE BİR VAKA
Yetiştirdiği mizahçıların önemli bir bölümü tanışım, arkadaşımdı.
Efsanelerini duyarak büyüdüm desem yeriydi. O efsanelerden zihninde
oluşan imaj “çok zeki, disiplinli bir öğretmen” idi.Yani tırsmam
için gerekli zemin vardı.
Barda biraz “Nesin, necisin?” soruları sorduktan sonra konu “filmi
yapılan polisiye romanlara” geldi.Hatta tam olarak Dashiell
Hammett’a ve ‘Malta Şahini’ne geldi. Huysuz (yani Ovuzabi) kitabın
başkası tarafından yazıldığı konusunda ısrarcıydı ama ben de
yazarın Hammett olduğundan emindim.Bir peçete istedi, üstüne kendi
iddiasını yazdı, benim de kendi iddiamı yazmamı istedi. Yazdım ve
imzaladım. Bardan iki şahit buldu, onlara da imzalattı hatta.
“Ne yapacağız abi bu peçeteyi?” diye sordum. “Bir maaşına iddiaya
girdik” dedi. “Benim maaş seni kesmez abi, hem seninle iddiaya
girmek haddim değil hem de kazanacağımı bildiğim iddiaya girmek
biraz ayıp” dedim.
Yarım saat sonra filan “Sen haklısın” dedi durup dururken, “Malta
Şahini Hammett’ın kitabıydı...”
Tabii ki maaşını istemedim ama peçeteyi hatıra olarak alıp saklamak
istediğimi söyledim.
Hâlâ ‘Malta Şahini’nin içinde durur...