AKP Türkiye’sinin Ermeni meselesiyle temas konusunda eski
Türkiye’ye kıyasla daha ileride olduğunu kabul etmek hakkaniyet
gereğidir.
Bu dokunma halini eskinin kaba inkarcılığıyla olabildiğince basit
ve fakat gerçekçi biçimde kıyaslamak gerekseydi şunları derdim:
Eski Türkiye’nin resmi ideologları “Biz Ermenileri kesmedik,
Ermeniler bizi kesti” demeye getirirlerdi...
AKP Türkiye’sinin ideologları ise “Ermenilerin kesildiğini kabul
ederiz, ama onlar da bizi kesti” diyorlar.
Ve bu, acıları birbiriyle kıyaslayarak sözde dengeleyen yeni
yaklaşımın adını da “adil hafıza” koymuşlar...
“Adil hafıza” mevzuunda Başbakan Ahmet Davutoğlu 22 Nisan’da bir
televizyon kanalında şunları söyledi:
“Tarih gri bir alandır. Bembeyaz bir alan değildir. Biz Türkiye’de
tarihimizle ciddi bir yüzleşme ve söylem değişikliğine gittik. Daha
rahat konuşur olduk. Adil hafıza gerekir. Tüm acıları paylaşmak
üzerinden birbirimizi anlamamız lazım.”
Davutoğlu’nun bu sözlerinin ruhunda bir alacakaranlık var.
Siyasi ve ideolojik kapasitesi ancak Ermeni tabusunu yıkmaya yeten
ama Ermeni meselesini çözmeye kifayet etmeyen bir iktidara, böylece
içine girdiği alacakaranlıkta tarihle yüzleşirmiş gibi yapmaktan
başka bir çare kalmıyor. Daha rahat konuşup söylem değişikliğine
gitmeden de tarihle yüzleşiyormuş gibi yapmak mümkün değil.
Aslında AKP iktidarının tarihle samimi biçimde yüzleştiği falan
yok.
Yeni resmi ideolojinin “adil hafıza” kavramı da bu bağlamda
samimiyetsizliği gizlemek için kullanılıyor.