Tercih, demokrasi ya da diktatörlük
arasında
Peter Preston, 1975-95 yılları arasında Büyük
Britanya’nın önde gelen gazetesi The Guardian’ın genel yayın
yönetmenliğinin yanı sıra Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI)
başkanlığını (1995-97) ve yönetim kurulu üyeliğini (1988-97)
yapmış, ülkesinde ve dünyada haklı bir üne sahip, yetkin ve saygın
bir gazeteciydi. 6 Ocak’ta 79 yaşındayken vefat etti. Kendisini
tanırdım. Bilgili, mütevazı, cesur ve iyi bir insandı. Türkiye’ye
yakın ilgi gösterirdi. Misal, IPI’ın 2012’nin Aralık ayında
Türkiye’ye düzenlediği üst düzeyli bir basın özgürlüğü misyonunun
heyet başkanlığını yürütmüştü.
Bizler Silivri Cezaevi’nde tutukluyken 27 Haziran 2017’de
Türkiye’nin hapisteki gazeteciler meselesiyle ilgili olarak
Cumhuriyet’te yayımlanmak üzere bir mektup kaleme almış, lakin
metnin gazetemizde yer alması maalesef mümkün olmamış. Varlığından
vefatından sonra haberdar olduğum mektubun hitabında “Dear Sir”
yazıyordu. Türkçedeki anlamı “Sayın Bay” ya da “Sayın Yetkili”dir.
Bu açık mektubun muhatabı kimdi acaba? Bunu bilmiyorum ve
öğrenemeyeceğim. Ama tahmin edebilirim; siz de öyle.
Preston’ın, hapisteki meslektaşlarımız ve ağırlaşarak süren
baskılar nedeniyle içeriği maalesef güncel olan mektubunu Türkçeye
çevirdim ve bu köşede yayımlıyorum:
“Sayın Yetkili,
Konuşmacı, konferans katılımcısı, insan hakları savunucusu,
gazeteci ve aynı zaman da Türkiye’nin halkına ve tarihine hayranlık
duyan sade bir turist olarak on yıllardır ülkenize gelmekteyim.
Kısacası, Türkiye’yi yakından tanıdığımı sanıyorum ve pek çok
açıdan da saygı duyuyorum. Büyük geleneklerin büyük sorunlar ve
büyük çözümlerle harman olduğu bir ülke...
Türkiye hakkında dışarıdan bakarak konuşanlar şüphesizdir ki
coğ...