Sahibinin “Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi” diye adlandırdığı
iktidar durumu, Osmanlı ve Cumhuriyetin 200 yıllık sorunlu reform
ve devrim süreçlerinde biriktirdiği negatif toplumsalsiyasal
enerjinin boşalmasıdır.
Durum yeni değildir aslında. Reaksiyon, 2010’dan beri şiddetini
artırarak sürüyor. Vardığı yer, sonunda varabileceği yerdir; kendi
zirvesidir.
Bu “durum”u Recep Tayyip Erdoğan, tarihin çok özel
ve ilginç bir kavşağında eriştiği müstesna güç sayesinde, karşısına
çıkarılan engelleri aşarak meydana getirdi. Durum, Erdoğan’ın
fıtratı ve arzusuna göre biçimlendi. Bugünkü “iktidar durumu”
Erdoğan’ın kendisi için özel olarak diktirdiği bir siyaset
giysisidir.
Erdoğan kendisine “Başkan” denilmesini istiyor. Başkan’ın siyasi
ömrü her siyasetçininki gibi nihayete erince, geride bıraktığı
“kaftan” kimsenin üzerine oturmayacak ve iktidar durumu o andaki
haliyle devam edemeyecektir. Mesele bu kadar basittir. Mevcut
iktidar durumunun toplumsal, sınıfsal ve idari ittifakları,
payandaları, bu rollerini çıkarları icabı sürdürmek isteseler de
boşlukta kalacaklar. Her ittifak, “orta direğinin” gücü ve
sağlamlığı nispetinde yükselir ve ayakta durur. Orta direk, Başkan
Erdoğan’dır. Sonrası, fetret devridir.
Bu iktidar, siyasi parti muhalefetinin çapsızlığı, güçsüzlüğü ve
beceriksizliğinden bağımsız olarak kendi çıkmazının içinde
yaşıyor.
En yakın ve büyük çıkmaz, ekonomidir.
Bakınız, küçümsediğimiz ve hatta bugünlerin yolunu açtı diye telin
ettiğimiz eski siyaset sınıfı bile, en zayıf ve acınacak halde
oldukları 2001’de dahi ülkemizi, içine sürükledikleri ekonomik
krizlerden çıkarmak için yeterli haslet ve kapasiteye sahip
olabildiğini göstermişti.
AKP...