Türkiye’yi hükümetsiz bırak- mamak için bu günlerde her
şeylerinden fedakarlıkta bulunmaya hazır görünen siyaset ehlimiz
karşısında, ABD’nin “kurucu babalarından” Thomas Jefferson’u
anmadan edemiyorum.
“İstikrar da istikrar”, “Hükümet de hükümet” diyen ama yıllar süren
AKP istibdadından sonra gerçek istikrar ve iyi bir hükümetin ancak
işleyişi düzgün ve medyası özgür bir demokraside olabileceğini
kavramak istemeyen işadamlarıyla karşılaştıkça, fanatik bir
Jefferson’cuya dönüşüyorum.
ABD’nin 3’ncü Başkanı Jefferson (1743-1826) bilgelik ve erdemi
yücelten, özgürlük ve demokrasiyi ise ülkesini var eden değerler
skalasının en tepesine yerleştiren filozof bir siyasetçi ve devlet
adamıydı. Bu hasletlerini, ilk taslağını yazdığı ABD’nin
“Bağımsızlık Bildirgesi”ne yansıtmıştır. Görüşleri hakkındaki temel
başvuru kaynağı, siyaset ve devlet hayatındaki muhataplarına
yazdığı binlerce mektuptur.
Veciz ifadeleri arasında en çok alıntılananlardan biri ve bana da 7
Haziran seçimleri sonrasındaki hükümet arayışlarının hatırlattığı,
1787’de Edward Carrington adlı albaya yazdığı mektupta yer
alıyor:
“Birinci hedefimiz, halkın kanaatinin hükümetlerimize kaide
oluşturmaya devam etmesi olmalıdır; ve gazetesiz hükümetlerle
hükümetsiz gazeteler arasında tercih yapmak bana bırakılsaydı,
ikincisini (hükümetsiz gazeteler) seçmekte bir an bile tereddüt
etmezdim. Fakat bununla, her insanın bu gazeteleri tedarik
edebilmesini ve onları okuyacak yetkinlikte olmasını
kastediyorum.”
Türkiye de aslında işte tam bu tercih noktasında bulunuyor:
Medyası özgür olmayan bir ülkedeki hükümeti mi tercih edelim, yoksa
hükümete gelmeden önce, özgür medyası olan bir ülkeyi mi?
Ben de Jefferson gibi “hükümetsiz gazeteleri” seçerdim.
“Hükümetsiz gazeteler”, iki durumu işaret edebilir.
Birincisi, hükümetsiz kalındığı varsayılan koşullarda basının
görevini özgür ve etkin biçimde yapması ki bunun sonucunda zaten
ülke için en demokratik ve temsil yeteneği en güçlü hükümet
kurulur.