SURİYE'deki içsavaş yıllardır devam ediyor. Geçen yıl da Türkiye'de 2 milyona yakın Suriyeli mülteci vardı.
Peki geçen yıl o Suriyeli mülteciler botlara binip Yunan
adalarına gitmek için bugünküne benzer bir kitlesel çaba içinde
neden değildi? Neden geçen yaz Bodrum'da, Ayvalık'ta, Kuşadası'nda,
Çeşme'de parklarda sokaklarda yatan Suriyeliler görmüyorduk da bu
yaz başından beri görüyoruz?
Bu sorunun bunca aydır Türk ve dünya basınında hiç sorulmamış
olması, Suriyeli mültecilerin minik şişme botlarla yola
çıkmalarının haberleri, röportajları, hatta belgeselleri yapılırken
bu insanların ansızın neden deniz kenarına geldiklerinin merak
edilmemesi neden acaba?
Oysa bu soruyu sorsak, özellikle iki Avrupa ülkesinin, ismiyle
söyleyelim, Hollanda ve İsveç'in sebep olduğu bu dramı konuşmaya
başlayacak dünya. Ama hayır, biz soruyu sormak yerine gözümüzün
önündeki dramı konuşuyoruz, ağlıyoruz, dövünüyoruz, üzülüyoruz,
suçluyoruz.
Hollanda ve İsveç bir süre önce, Suriyeli mültecilere, 'Eğer buraya
kadar gelebilirseniz sizi kabul edeceğiz' dedi.
Bu cümlenin duyulmasıyla önce Türkiye'nin Ege kıyılarına bir akın
başladı. Buradaki insan tacirleri, pek çok kişinin de ölmesi
pahasına mültecileri Yunan adalarına taşımaya başladı.
Dikkat edin, bu insan kaçakçılığını önlemek için ne Türk sahil
güvenliği ne Yunan sahil güvenliği bir şey yapıyor. Güpegündüz
botlara doluşan insanlar, Bodrum'da Bitez'den Akyarlar'dan yola
çıkıyor, karşıdaki Kos'a ulaşıyor.
Hadi diyelim Türkiye yeterince iyi niyetli değil, mültecilerden de
kurtulmak istiyor zaten, gidenlere ses çıkarmıyor. Peki ya
Yunanistan? Onlar da gelenlere ses çıkarmıyor; çünkü mültecilerin
ülkelerinde kalıcı olmadığını biliyor.
Bir biçimde ve çilelerden sonra Yunanistan anakarasına ulaşan
mülteciler bu kez Makedonya sınırına yığılıyor. Başta oradan da
kolayca geçiyor, Üsküp'teki tren istasyonuna ulaşıyorlardı. Ama
Makedonya sınırı kapattı, mültecilere biber gazı sıktı. Şimdi
benzer bir dram Macaristan'da yaşanıyor, oraya kadar ulaşmayı
başaranlar tren istasyonunda bekliyor günlerdir.
Bu geçiş ülkelerinin tamamı büyük bir ikiyüzlülük içinde. Hollanda
ve İsveç ise ulaşım için sesini çıkarmıyor. Macaristan'daki ve
Makedonya'daki mülteciler yeniden bir Schengen ülkesine adım
atabilmeye uğraşıyorlar; çünkü o zaman engellenmeden Hollanda veya
İsveç'e kadar ulaşacaklar.
Belki bazılarının parası var; Yunanistan'dan uçağa binip gidiyorlar
ama ezici çoğunluğun ayağında ayakkabısı bile yok ve Avrupa'yı
baştan başa yürümeyi göze almış durumdalar; yanlarında üç yaşındaki
çocuklarıyla üstelik.
Bu dramı sona erdirmenin bir tane yolu var: Suriye'deki içsavaşın
bitmesi.
Avrupa bunu düşüneceğine, Suriye'ye yeniden iç barışı getirmek için
çaba sarf edeceğine inanılmaz bir ikiyüzlülükle küçük çocuklar
dahil insanların ölmesini izliyor.
PKK-HDP polemiğini izlemek...