Türkiye, kamu düzeni ve ulusal güvenlik çerçevesinde, iç ve dış politika bakımından yepyeni bir döneme girmiş bulunuyor. Yeni dönemin kodlarını iyi okumak gerekiyor.
Bir ülkenin iç ve dış politikasını, jeopolitik konumundan ve
tarihinden bağımsız olarak ele almak mümkün müdür? “Bizim Orta Doğu
ile ne işimiz var, Suriye’de ne işimiz var?” diyenler, tam da bu
sakil yanlışlığı yapıyorlar. ‘Biz Batıya yönelelim, hep Batı
ülkeleri ile iş tutalım; böylece hem Bölgede yaşanan sıkıntılardan
uzak kalırız hem de kalkınırız’ diye düşünenlerin, dünyanın
gerçeklerinden ne denli uzak kaldıklarını, son gelişmeler açık bir
biçimde ortaya koyuyor… Türkiye jeopolitik konumu ve tarihî geçmişi
itibariyle, kendisini Orta Doğu’dan soyutlayamayacağı gibi, Türkiye
olmadan da, bölge ile ilgili herhangi bir köklü dizayn ve düzenleme
yapılamaz. Üç yıl boyunca, Türkiye’nin Suriye için ısrarla dile
getirdiği, “Güvenli Bölge” talebini duymazlıktan gelen ABD’nin
nihayet aynı noktaya gelmesi, bunun bir göstergesidir…
Evet, Türkiye-Suriye coğrafyası merkezli ve başta Irak, Ürdün,
Lübnan olmak üzere, bütün bölgeyi derin biçimde etkileyecek yeni
bir dönem başlamıştır. Bu yeni dönemin kodlarını doğru okumak
gerekiyor. Bu yeni dönemin icabı olarak da, Türkiye’nin kamu düzeni
ve ulusal güvenlik çerçevesinde, iç ve dış politikasında önemli
hamleler yapacağının altını çizelim. Yani hiçbir şey üç hafta
önceki gibi olmayacak.