TSK üst düzey personelinin terfi ve tayini ile ilgili rutin
devlet toplantısının, her sene fevkalade olaymış gibi tartışılması,
normal bir durum değil. YAŞ artık olağan bir olay gibi
algılanmalı…
1960’lı yılların ilk yarısında (Talat Aydemir kalkışmalarının
yaşandığı yıllar), eğitim gördüğüm ilkokulun sınıf duvarlarında,
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ve Başbakan İsmet İnönü’nün yanı sıra,
dönemin kuvvet komutanlarının resimleri de asılıydı… Öğretmenimizin
zaman zaman soru olarak bu isimleri sorduğunu hatırlıyorum! Böyle
bir tablo, demokratik teamülleri oturmuş bir ülkede herhâlde
görülmez değil mi? Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının
isimleri, bırakınız ilkokulu, lise ve üniversite öğrencileri
tarafından dahi, bilinmesi gerekli olmayan bir konudur. Ama askerî
vesayet dibine kadar kendisini hissettiriyorsa ve belli
periyotlarla askerî darbe veya türevleri gündeme geliyorsa, hem
komutan isimleri hem Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) toplantıları,
haddinden fazla ilgi toplar ve toplumda gereğinden çok tartışma
konusu olur. 1962 – 63’lerde o ilkokulda okumayı sökmeye çalışan
bendeniz, çok sonraları kitaplardan öğrenecektim ki, devrin
Genelkurmay Başkanı Org. Cevdet Sunay, aynı zamanda “Silahlı
Kuvvetler Birliği” ismini taşıyan bir cuntanın da başıymış!..
Kendisi altı yıl genelkurmay başkanlığı yaptıktan sonra,
hastalıktan dolayı görev yapamaz duruma gelen Gürsel’in yerine
Cumhurbaşkanı oldu. Onun yerine oturmak isteyen Faruk Gürler
altıncı ayda birinci başkanlıktan istifa etti. Ama bütün baskılara
rağmen, cumhurbaşkanı olamadı. Kısa süre sonra kahrından hastalanıp
öldü… Yaşım küçük olduğu için 1961 seçimlerini tabiatıyla
hatırlamıyorum. Ama yine sonradan okuyup öğrendim ki, adı geçen
cuntanın İstanbul ve Ankara kanatları (Ankara’daki cunta üssü o
zaman da Mürted imiş!..) bu seçim sonuçlarını tanımayıp, yeni bir
darbe yapmak üzere ayrı ayrı protokol imzalamışlar…