Bu üç sorudan birinin cevabı aslında çoktan belli!.. Ancak
bazılarını ikna etmek için zamana ihtiyaç var. Diğer soruların
cevabı da, belki bu zaman zarfında daha netleşmiş olacak… Bilmece
değil, süreç…
Kamuoyunun cevabını merak ettiği birinci soru; azılı terörist başı,
Bahoz Erdal kod adlı Suriyeli Fehman Hüseyin, gerçekten öldürüldü
mü? Bu sorunun cevabı aslında belli… Fakat bir kısım medyada,
özellikle sosyal medya olarak tabir edilen mecralarda, ısrarla bu
olay inkâr ediliyor. Bahse konu teröristin ceset fotoğrafı veya
vurulma anıyla ilgili görüntüler vs. delil olarak
değerlendirilebilecek materyal henüz ortaya çıkmadığı için, malum
konuya ihtiyatla yaklaşılması gayet tabiidir. Bu arada bazı eski
tüfek solcu gazetecilerin, azılı terörist için neredeyse yas
tutacak tavırlar içine girmesi de, hakikaten tuhaf ve ibretlik bir
durum. Neyse, öyle anlaşılıyor ki, Bahoz lakaplı teröristin ölümünü
kamufle etmek için sergilenen komik hikâyeleri, hiç istemeyerek bir
süre daha izlemek durumunda kalacağız. Bölücü örgütün alandaki en
faal elemanının, ortadan kaldırılması; kim tarafından yapılmış
olursa olsun, memleket hayrına bir durumdur… PKK terör örgütü
hesabına da çok ciddi bir kayıptır ve hayli derin olacaktır. Ki,
iddialara göre, bu terörist son olarak Suriye’de, YPG terör
örgütünün ABD’nin oradaki unsurlarıyla birlikte, DAEŞ’e karşı
yürütülen operasyonu sevk ve idare ediyormuş… İşin burasında,
cevaplanması gereken yeni sorular da ortaya çıkıyor ki, bu sorular
bir yerde diğer iki temel sorunun muhtemel cevaplarıyla da birebir
alakalı! Yani bu bölgede ne gibi yeni dengeler kurulacak veya
mevcut dengelerde ne gibi değişiklikler olacak?
Cevabı beklenen ikinci soru; Başbakan Binali Yıldırım’ın, Suriye
ile de ilişkilerimizin düzeltilmesi gerektiğine dair sözleri… Peki,
nasıl olacak? Yani zalim Baas rejimi ve eli kanlı Beşar Esad,
fiilen işbaşında iken bu ilişkileri onarma ameliyesi nasıl olacak?
Öyle ya, dünyanın kahir ekseriyeti nazarında meşruiyetini çoktan
yitirmiş, sırf menfaatlerin tanziminde henüz uzlaşamayan egemen
güçlerin denge politikaları sayesinde yerinde oturabilen bir katil
diktatörle nasıl barış ve uzlaşma sağlanacak? Üstelik Türkiye’nin
ta en başından beri, ilkeli ve dürüst biçimde Suriye halkının
yanında yer alan politik yaklaşımı ve açık- net üslubu ortada iken…
Sayın Yıldırım’ın sözlerinin hemen akabinde bazı çevrelerin (Buna
Suriye muhalefeti de dâhil) biraz da telaşla bu sorunun cevabını
aramaya başladığını belirtelim. Ancak telaşa mahal yok. Bu saatten
sonra, Türkiye’nin Beşar Esad üzerine herhangi bir politika inşa
etmesi söz konusu değil.