Mısır’da iki Kıpti kilisesinde patlayan ve en az 45 kişinin
ölümüne yol açan bombalar, ülkede nereye uzanacağı kestirilemeyen
bir olağanüstü hâl ilanına zemin hazırladı. Durum oldukça
kritik!
Mısır nüfusunun yüzde 10-12’lik kısmını teşkil eden Hıristiyan
Kıptilerle ilgili bir gelişme yaşandığında mutlaka önemli sonuçlar
doğar… Eski Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın öldürülmesiyle
neticelenen, olaylar zincirinin halkalarından biri de, Mısır’daki
Kıptilerin içine girdiği siyasi tavırdı. 1979 yılında Enver
Sedat’ın İsrail ile barış anlaşması (Camp David) yapmasına karşı
çıkan Kıpti Patriği III. Şenuda, siyaseten de ciddi rol oynayabilen
önemli bir figürdü. Dolayısıyla kontrol altına alınması icap
ediyordu. Bu yüzden Enver Sedat Patriği önce ev hapsinde tuttu,
daha sonra da sürgüne gönderdi. Bu sürgün kararı dönemin en önemli
siyasi icraatlarından biriydi… Patrik Şenuda, ancak Sedat’ın
ölümünden sonra sürgünden dönebildi. (Enver Sedat 1981 yılında
Mısır’ın kuruluş yıl dönümünün resmî töreni sırasında radikal
görüşlü bir yüzbaşı -Halid El İslâmbûlî- tarafından yaylım ateşine
tutularak öldürüldü. Yerine yardımcısı Hüsnü Mübarek’in, 30 yıl
sürecek iktidar dönemi başladı…) Hüsnü Mübarek, Patrik’in sürgün
cezasını kaldırdığı içindir ki, 2011’de; bu defa onu koltuktan
düşürecek protestolar başladığında, Şenuda onun aleyhine aktif
faaliyette bulunmadı! Oysa Mübarek’e karşı Kıpti kitle içinden de,
çok geniş bir protesto ve ayaklanma dalgası yükselmişti… Neyse
bunlar artık geçmişte kalan ve bugün için teferruat gibi görülen
olaylar.