“Endişeli Batı” Türkiye’yi Doğu’dan ve Batı’dan kuşatmak için
her yolu deniyor!.. Strasbourg’da güya Avrupa Değerleri ile bizi
sınamaya tabi tutarken, Irak ve Suriye’de Kürt Devleti için
bastırıyor…
Suriye’nin Karaçok Dağı’nda, TSK’nın yerle bir ettiği PKK/PYD’nin
mevzilerini, bölücü örgüt militanlarıyla birlikte inceleyen ABD’li
komutan oldukça endişeli… Yani öyle diyor. Endişesinin sebebi
neymiş diye sorarsanız, DEAŞ’a karşı birlikte mücadele ettikleri
PYD militanlarının bu hava saldırısında ölmüş olmaları. Breh breh!
Dünyanın en büyük süper gücü, DEAŞ terör örgütü ile mücadele etmek
için, yine bir başka terör örgütü ile iş birliği yapıyor / yapma
ihtiyacı duyuyor. Yerseniz tabii… Zırva tevil götürmez. ABD’nin
asıl endişe kaynağının ne olduğunu herkes biliyor. Menbiç’te
konuşlanmış PYD/YPG militanlarını, Türkiye’ye karşı korumak için;
bir taraftan ABD ve diğer yandan Rusya’nın, alelacele buraya özel
kuvvetlerini göndererek vaziyet almalarının, ne manaya geldiğini
anlamamak mümkün mü? Mesele bu bölgede, Kuzey Irak’ta olduğu gibi;
kurulmak istenen Kürt devletinin altyapısını hazırlamak… Bu kadar
açık ve net! Türkiye ise bu kumpasa izin vermeyeceğini her
vesileyle kesin biçimde seslendiriyor. Bakalım el mi yaman, bey mi
yaman!.. Evet, “Endişeli Batı” Türkiye’yi Doğu’dan ve Batı’dan
kuşatarak bazı şeylere razı etmek için her yolu deniyor.
Deneyecek…
“Batı Cephesi” epey zamandır oldukça hareketli. Mart ayı ortalarına
doğru Venedik Komisyonu raporunu yayınladı… Avrupa Konseyi’nin
anayasal konulardaki uzmanlık organı olan Venedik Komisyonu, 10
Mart tarihli raporunda, Türkiye’de muhalefetin anayasa değişiklik
paketine yönelttiği bütün eleştirileri tek tek sıralayıp özet
olarak şunu söylüyordu: “Önerilen sistem ülkeyi otoriter ve kişisel
rejime dönüştürebilir…” CHP ve HDP de aynen böyle demiyor mu? Devam
ediyor Venedik Komisyonu; “Yöntem ve içerik bakımından Avrupa
standartlarında hazırlanmayan bu değişiklik, Türkiye’nin demokratik
anayasal geleneğinden geriye doğru atılmış bir adımdır” diyor ve
şunu ilave ediyor. “Demokratik Başkanlık sisteminin özelliği olan
kuvvetler ayrılığı mantığı ile bağdaşmayan bu değişiklik,
parlamentoyu da marjinalleştiriyor.” Ayrıca şunu öneriyordu:
Referandum ya OHAL sona erene kadar ertelensin veya özgürlükler
üzerindeki kısıtlamalar kaldırılsın vs. vs. Bunun devamı da, Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) referandumla ilgili ön
raporunda geldi. Esas rapor henüz açıklanmadı. Ama ön raporda yine
hayır cephesinin yönelttiği bütün eleştirileri nerdeyse kelimesi
kelimesine tekrarlıyor… YSK ve alt birimlerinin, almış olduğu 218
karardan 180 tanesini açıklamamış olması ve YSK toplantılarının
sadece oy hakkı olmayan siyasi parti üyelerine açık tutulmuş
olmasının, şeffaflığı ortadan kaldırdığını belirtiyor. Değişen ve
bir kısmı hâlen gözaltında bulunan YSK üyelerinin durumunu da
inceden inceye sorguluyor. Kampanya dönemindeki medyaya erişim
oranlarında eşitlik sağlanamadığı ve yayın zamanının yüzde 75’inin
iktidar kanadı lehine kullanılmış olduğunu dillendiriyor. Velhasıl,
Kılıçdaroğlu ve ekibinin söylediği ve söyleyemediği ne varsa
hepsini bu rapora iliştirmiş…