Ecdadımız “Hazır ol cenge, ister isen sulh-u salah” derken, neyi
anlatmak istiyordu? Yahut şöyle soralım: “Yurtta sulh, cihanda
sulh” acaba nasıl sağlanabilir? Temenni etmek yeterli mi?
Hayal ve hakikat arasında, doğru noktada durmak gerekiyor… Sadece
hayal veya temenni etmekle maksada kavuşmak mümkün olmaz. Hedefe
ulaşmak için sebeplere yapışmak yani çalışmak, gayret etmek
lazımdır!.. İnsanlık için en önemli şey, şüphesiz barış ve
huzurdur. Ama ne yazık ki, tarih boyunca savaşların olmadığı bir
dönem yaşanmamıştır. Bu, kolay izah edilebilir bir durum değildir.
Aklı başında olan hiç kimsenin, normal şartlar altında savaştan
yana tavır koymaması gerekir? Çinli savaş sanatı ustası Sun Tzu;
“En başarılı komutan, ordusunu hiç savaşa sokmadan, zaferi
kazanandır…” der. Çünkü savaşa giren ordu, sonunda muzaffer olsa
dahi, muhakkak kayıplar verir, hasar görür. Peki, niçin bu
girizgâhı yapma ihtiyacı duydum? Son günlerde, medyanın bir
kısmında; Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın bazı sözlerinden yola
çıkılarak, ülkeyi savaşa sürüklemek istediği yolunda, ayağı hiç de
yere basmayan yorumlar yapılıyor. Öyle ki, her biri kaskatı gerçek
ve birer tarihî hakikat olan Lozan ve Misak-ı Millî konularından
bahsetmesini dahi, bambaşka yerlere çekenler var. Bazıları bu
kelimelerin telaffuz edilmesinden fena hâlde rahatsız oluyor.
Vaktiyle bu meselelerde bize kök söktürmüş olan dış mihrakların,
şuurlu bir hatırlatmadan rahatsızlık duyması çok normal. İyi de
içerdekilere ne oluyor? Onları böylesine rahatsız eden şey
nedir?