Şehirlerde kurban kesme
işlerine dair, belediyeler ne kadar yeni tedbir aldığını ilan
etseler de, muntazam bir işleyiş için yetmiyor. Ve nedense bir
türlü olumsuz görüntüler tamamen ortadan
kalkmıyor…
Bugün nüfusumuzun yaklaşık yüzde
sekseni şehirlerde yaşıyor olsa da, iki kuşak öncesi durum bunun
tam tersi idi… Yani millet olarak, büyük ekseriyetimiz köy ve
kasaba menşelidir. Dolayısıyla tarım ve hayvancılık konularına
doğuştan aşinadır. Evet, şehirlerde doğup büyüyen yeni nesil,
koyun-kuzu, dana resimlerini ilk önce boyama kitaplarında ve
bilgisayar oyunlarında görüyor belki. Ama ebeveynleri için durum
hiç de öyle değil. Daha açık ifadeyle, davar ve sığırlara dair
bilgi ve tecrübemiz hiç de öyle yabana atılacak gibi
değil...
Peki, bayram günü niçin yazıya
böyle bir giriş yapma ihtiyacı duydum? Yazının tamamını okuyunca
herhâlde bana hak vereceksiniz! Malumunuz, her sene Kurban Bayramı
geldiğinde, haliyle kurbanlık hayvanlarla ilgili haberlerde de bir
kesafet (yoğunluk) meydana geliyor… Fakat bazen bu haberler,
insanın kimyasını bozacak derecede ürkütücü olabiliyor! Ve bütün
ikazlara rağmen, eğitim çabalarına rağmen, resmî makamların
aldığını ilan ettiği bütün tedbirlere rağmen, kesilen ve kesilmeyen
cezalara rağmen, bunca yanlışlık hâlâ daha nasıl sürebiliyor
acaba? Yani bu kadar bilgisizlik, bu kadar ilgisizlik, bu kadar
vurdumduymazlık, bu kadar cahillik, bu kadar laubalilik olur mu
diye; insan ister istemez hayıflanıyor, geriliyor,
öfkeleniyor.
Nedense olmuyor… Her sene ama her
sene, mutlaka sürüden veya kasabın elinden kaçarak ortalığı
birbirine katan, onlarca boğa, yalnızca trafiği birbirine katmakla,
kaçacak yer bulamayan insanları korkutmakla kalmıyor, bazen ciddi
hasarlara da yol açabiliyor… Televizyonlarda bol bol tekrar edilen
kimi görüntüler, gerçekten insanı seyirci olarak bile
heyecanlandırıyor, üzüyor. Belki de sırf bu yüzden, reytingi yüksek
diye tekrarlanıyor kim bilir!.. Klip şeklinde TV’lerde iş yapan
malzeme olarak bol kullanılıyor. Bu gidişle belgesel çalışmaları da
yapılır herhâlde. Hatta iş bilir dizi yapımcıları konu sıkıntısı
çekerse, bu alanda yeni ve renkli diziler bile çeker ve
reyting açısından mahcup da etmez!.. Her sene Kurban Bayramı
yaklaşırken, sözde kaçan danaları yakalama timleri oluşturulur,
bunlara âdeta ‘özel harekât’ eğitimi verilir,
bayağı gösterişli tatbikatlar filan yaptırılır, ama gelin görün ki
“kaçan boğa vakalarında” değişen pek bir şey
olmaz. Keza her sene kurban kesmeye çalışırken, kendi elini ayağını
kesen ve kan revan içinde apar topar hastanelere yetiştirilmeye
çalışılan acemi kasapların sayısında da pek bir azalma görülmez!
Aynı şekilde uygun olmayan yerlerde ve hijyen şartlarına uyulmadan,
kesilen kurbanların kan ve diğer artıklarının yaptığı çevre ve
görüntü kirliliği de, medyanın olumsuz haber stoklarını takviye
eder. Mesela İstanbul Boğazı’nın belli kesimlerinde denize akan
kurban kanlarının, suyun rengini değiştirmesi en az birkaç
görüntülü mecranın haberlerinde yerini bulur, vs. vs… Oysa bu
olumsuzlukların önüne geçilmesi o kadar da zor bir iş
değil.
Mesela belediyeler, kurban kesim
ve hayvan çadırlarına ayrılan yerleri yasak savma kabilinden değil;
gerçekten şehircilik anlayışına (medenî) uygun biçimde, yeterli,
temiz, rahat kullanılabilir ve en önemlisi de normal bir ücret
karşılığında temin edilebilir evsaf ve standartta sağlayabilir.
Celepleri hayvan çadırlarında yatıp kalkma mecburiyetinden
kurtarabilir, o bölgelerde iaşe-ibate ortamını sağlayacak sosyal
hizmetleri kaliteli şekilde verebilir. Özünde, kendileri ticaret
yapıyor olsalar da, aynı zamanda kurban ibadetinin ifası için
yardımcı olan bu insanlara, belediyelerin ve diğer kamu
kuruluşlarının yeteri kadar destek vermesi gerekir. Bu konuda
maalesef makul seviyede bir duyarlılık oluşturulabilmiş değil.
Diğer taraftan, kurban kesiminde bilgisizlik ve acemilik yüzünden,
hayvanlara büyük eziyet ediliyor. Oysa muteber ilmihal kitaplarında
küçük ve büyükbaş hayvanların nasıl kesilmesi gerektiği, kesim
öncesinde ne gibi hazırlıkların yapılmasının makbul olduğu (Mesela
bıçağı hayvanın gözünün önünde bilememek, kesimden önce hayvanın
gözlerini bir tülbentle örtmek vb.) bildiriliyor. Diyanet İşleri
Başkanlığının, bu konularda din görevlilerini daha aktif şekilde
devreye sokması lazım. Sadece hutbelerde bu konulardan özet şekilde
bahsetmek yeterli değildir. Kurban ibadetinin yerine getirilmesi,
maddi ve manevi bakımdan bütün şartlarına riayetle
mümkündür.
Öğrenilmesi çok basit ve
uygulaması da çok kolay olan kurban kesme meselesinde, Müslümanlar
olarak göstereceğimiz dikkat ve hassasiyet, bizleri insan hakları
kadar önemli olan hayvan hakları konusunda mesuliyetten
kurtaracaktır. Temenni ederiz ki, çok uzakta olmayan bir gelecekte,
milletçe kurban meselesini yüzümüzün akıyla halletmiş oluruz. Bu,
bizim için her şeyden evvel bir dinî vecibedir…
Şehirleşme, modernleşme ve benzeri kavramların içini
doldurmak, Müslüman toplum açısından dinin emir ve yasaklarına
harfiyen uymakla mümkün olur…
Kurban Bayramının İslam âlemine
ve bütün insanlığa huzur, barış ve selamet getirmesi temennisiyle,
hepinizin bayramı mübarek olsun!..