Cumhurbaşkanı Erdoğan,
İstanbul’da çok önemli bir zirveye ev sahipliği yapıyor. Rusya
lideri Putin, Fransa Başkanı Macron ve Almanya Şansölyesi Merkel’in
katıldığı bu zirve, yeni bir dönemin işareti…
İstanbul Zirvesinin fiilen
gerçekleşmesi bile tek başına çok önemli bir gelişme… Epeyce
zamandır konuşulan, dünya siyaset dengelerindeki değişim ve güç
kaymaları yönündeki gelişmelerin iyice belirginleştiği bir dönemde,
bu zirve büyük anlam taşıyor. ABD’nin giderek uluslararası
sorumluluklardan kaçtığı ve dolayısıyla siyasi ağırlığını da
tedrici biçimde kaybettiği bir ortamda, Rusya, Türkiye ve AB’nin
çelik çekirdeği olan Almanya ile Fransa’nın; derin küresel
yansımaları da olan bölgesel Suriye meselesinde öne çıkmaları, yeni
bir dönemin açık işareti olarak algılanmalıdır. İstanbul
Zirvesinde, Suriye konusunda ne kadar ilerleme kaydedilebilir,
bilemiyoruz. Yayınlanacak olan ortak bildiri ileriye dönük bir
fikir verecektir elbet. Cenevre Sürecinin etkisiz kalması üzerine,
Rusya; Türkiye ve İran’ın katkılarıyla hayata geçirilen Astana
Süreci ve devamında, Soçi, İstanbul ve Tahran’da yapılan üçlü
zirvelerde alınan mesafe; nihayet İdlib özelinde, Soçi’deki
Erdoğan-Putin zirvesiyle belli bir sonuca kavuşturulmuştur. Suriye
topraklarının bir kısmında ateşkesin kalıcı kılınması ve
gerginliğin azaltılması, nispi bir sükûnetin sağlanması; insani
yardımların sürdürülebilmesi, Astana Süreci çerçevesinde yukarıda
zikredilen zirvelerle elde edilmiş olumlu sonuçlardır. Şimdi de
Suriye’de, nihai çözüm öncesinde geçiş süreci ve yeni anayasa
çalışmaları alanında mesafe alınabilmesi konularında, İstanbul
Zirvesinin önemli katkıları olabilir…
Türkiye, güvenlik, sosyal ve
ekonomik açıdan Suriye meselesinden en fazla etkilenen ülkedir.
Almanya, göç konusunda AB ülkeleri içinde şimdiye kadar en ciddi
katkıyı (sekiz yüz bin küsur göçmen kabul etme vb.) yapmış olan
devlet… Bu arada Fransa başta olmak üzere, bütün AB ülkeleri, göç
dalgasından dolayı diken üstünde. Rusya’ya gelince, küresel güç
olma ve nüfuz politikaları istikametinde, Suriye’de stratejik
avantajlar sağlamış ve fakat buna karşılık önemli askerî ve
ekonomik sorumluluklar altına girmiş bulunmaktadır. Rusya’nın bu
yükü çok uzun süre taşıması kolay olmayacaktır. Zira uygulanan
ambargoların iyice ağırlaştırdığı ekonomik zorluklar, giderek
etkili olmaktadır. Buna karşılık Amerika’nın sırtındaki İsrail
küfesi, Suriye meselesinde gerçekçi bir tavır almasını
önlemiştir... Bu yüzdendir ki, uzun süre âdeta devre dışı
kaldı. Sonradan müdahil olma gayretleri de tuhaf bir şekilde
kendisini terör örgütü PYD/YPG ile iş birliği yapmak gibi saçma
sapan sonuca götürdü. Bugünkü zirveye katılan Emmanuel
Macron, İstanbul’a gelmeden önce Donald Trump ile bir telefon
görüşmesi yaptı. Konu elbette İstanbul Zirvesi… Ve
Macron’un açıklamalarına göre, Trump kendisine bir nevi vekâlet
vermiş. Yani bu zirvede ABD’yi de temsil edecek.
Daha Türkçesiyle, Trump’ın mesajlarını da görüşme masasına
getirecek… Konuyu takip edenler hatırlayacaktır, Fransa Başkanı,
daha önce de İstanbul’da yapılan Türkiye-Rusya-İran üçlü zirvesine
katılmak istemişti. Fakat daha sonra ne olduysa, bu talebinden
vazgeçmişti. Yanılmıyorsam o arada da ABD Başkanıyla bir görüşmesi
olmuştu. Bu ayrıntıya girmemizin sebebi, Macron’un bu
konularda biraz da esen rüzgâra göre yelken açtığına dikkat
çekmek!.. Ama Suriye, Fransa için özel bir öneme sahip ve
orada her zaman etkili olmak ister.
İstanbul Zirvesinde, özellikle
Putin ve Şansölye Merkel’in tutumu önemli olacaktır. Rusya hâlen
Suriye’de belirleyici konumdaki ülkedir. Almanya’nın bu meseleye
yaklaşımı da genel olarak AB ölçeğinde etki gösterecektir. Dileriz
ki, yapılacak müzakerelerde mantık ve sağduyu hâkim olur,
böylelikle Suriye’nin geleceği için de gerçekçi kararlar alınır.
Zirvede şüphesiz diğer meseleler de konuşulacaktır. Aktüel olarak
Cemal Kaşıkçı olayının gündeme gelmemesi herhâlde mümkün değil!
Malum cinayet konusunda reaksiyon göstermekle birlikte, Batı
ülkeleri bir taraftan da Washington’dan gelecek sinyallere dikkat
kesilmiş durumda. Tabiatıyla Basra Körfezi’ndeki gelişmeler…
ABD’nin son dönemde hayli mesai harcadığı Suudi Arabistan-Mısır ve
Birleşik Arap Emirlikleri ve dahi Ürdün’ü de içine alan
“Yeni Arap NATO’su” planları… Bu oluşumun esas
hedefinin İran olduğunu hatırlatmaya gerek var mı? İran
demişken, 4 Kasım’da başlayacak olan ikinci dalga Amerikan
ambargosunun etkileri. Bu konu Almanya ve Fransa’nın yumuşak karnı!
Zira ABD’nin baskısı her iki ülkeyi de bunaltıyor. Daha şimdiden
her iki ülkenin şirketleri, milyarlarca dolarlık yatırımları rafa
kaldırmak zorunda kaldı!.. Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarının
durumu ve bu bölgelerde yapılmak istenen arama faaliyetleriyle
ilgili problemler de, zirvenin gündemine gelecek konulardan biri…
İkili görüşmelerde de, Türkiye’nin AB ile münasebetleri vb. konular
ele alınacaktır.
Evet, özetleyecek olursak,
bugünkü zirve mahiyeti itibariyle çok çok önemli. Umarız bu
zirveden, önemine yakışır tarzda, Suriye’ye dair hayata
geçirilebilecek ciddi kararlar da alınır.