Arjantin’in başşehri
Buenos Aires’te gerçekleşecek zirve öncesinde dünyanın çeşitli
bölgelerinde son derece tehlikeli gelişmeler cereyan ediyor… Rusya
Ukrayna gerilimi tam da zirve öncesinde
koptu.
Sizler bu satırları okurken,
Cumhurbaşkanının seyahat programına göre biz Arjantin’de olacağız…
Yarın (cuma günü) başlayacak G-20 liderler zirvesi öncesinde,
dünyanın birçok bölgesinde, küresel siyaset ve
askerî dengelerini fena hâlde tehdit eden çok ciddi gerilimler
yaşanıyor… En sonuncusu, Rusya ile Ukrayna arasında, Kerç Boğazı
geçişinde vukua geldi. Rusya üç Ukrayna askerî gemisine el
koydu, müdahale sırasında da altı askerini yaraladı. Hemen akabinde
bu askerlerin iki ay boyunca Kırım’da alıkonulacağı açıklandı… Peş
peşe öyle hızlı gelişmeler yaşanıyor ki, izlemekte dahi zorluk
çekiliyor. Olayın sıcaklığı içinde Putin’i arayan Ukrayna
Cumhurbaşkanı Poroşenko, telefonuna cevap alamayınca, can havliyle
Alman Şansölyesi Angela Merkel’i arayarak, askerlerinin serbest
bırakılması için aracılık yapmasını istemiş… Lakin Rusya’nın
Ukrayna politikasının, ne denli sert ve kararlı olduğuna, bir
önceki yazımızda kısaca temas etmiştik. Rusya şimdi bir adım daha
attı. İngiltere, ABD ve Fransa’nın Kuzey Denizinde tatbikat yaparak
kendisine gözdağı vermeye çalıştığı bir ortamda, Kırım’a S-400 füze
sistemini konuşlandıracağını ilan etti. Rusya’nın bu denli
hamleleri hiç şaşırtıcı değil. Ta 1945’lerden beri, SSCB ve Rusya
kimliği ile Batı Blokuna karşı sık sık benzer atraksiyonları
yapmakta ve maksadına da büyük ölçüde yaklaşmaktadır. Daha önce
NATO’nun Baltık Bölgesi ve Doğu Avrupa’daki ileri hamlelerine
karşılık, Kaliningrad’a İskender füzelerini hızla konuşlandırarak
çok etkili bir cevap vermişti mesela…
Kırımın ilhakı karşısında
yeterince etkili olamayan ABD ve AB, ekonomik ambargo ile sınırlı
bir tepki verirken, Rusya SSCB dönemindeki egemenlik alanlarına
dönük; çok kararlı, hızlı ve etkili adımları atmaktan kaçınmıyor.
Bu tırmanmanın nerelere varacağı konusunda kimse net bir kestirim
yapamıyor. Daha önce Putin ile Trump’ın G-20 Zirvesi sırasında,
uzun ve anlamlı bir görüşme yapacağı açıklanmıştı. Ancak son
Ukrayna gerginliği üzerine Trump, belki de bu görüşmenin
yapılmayacağını duyurdu. Buna karşılık Rus tarafı, bahse konu
görüşmenin yapılacağını teyit etti… Bakalım görüşme (yapıldığı
takdirde) sonunda ne gibi bir sonuç çıkacak? Trump Arjantin’de
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile de bir ikili görüşme yapacak. İlgili
açıklamayı Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton yaptı. Ancak bunun
hemen öncesinde, ABD tarafı tansiyonu hayli yükselten açıklamalar
yaptı. Suriye’nin Kuzeyinde, sınırımızın dibinde bir düzine
gözetleme kulesi inşa edeceğini duyurdu. Üstelik zekâmızla alay
edercesine, bunu Türkiye’nin endişesini gidermeye dönük, terör
örgütü PYD/YPG militanlarının sızmasına karşı bir tedbirmiş gibi
sunmaya çalıştı. Tabiatıyla Türkiye’nin tepkisi çok sert oldu.
Erdoğan AK Parti’nin salı günkü grup toplantısında, isim telaffuz
etmeden, ama adresi tam manasıyla tarif ederek, Washington’a
yönelik çok net ve o derece de kararlılık ifade eden mesajlar
verdi.
Amerika’nın bölgede olmayan
DEAŞ’ı bahane ederek, Suriye’de varlığını sürdürmek için, kirli
tezgâhlar kurduğunu ifade etti. Bunun devamında Millî Güvenlik
Kurulu toplantısının sonuç bildirgesinde, Türkiye’nin hudutlarının
dibinde herhangi bir oldubittiyi asla kabul etmeyeceği açıklandı.
Açıkçası Türkiye ile ABD arasında, malum konu sebebiyle bir
kere daha yüksek gerilim yaşanıyor. Bu gerilimin
gölgesinde yapılacak ikili görüşmenin sonuçları merakla
beklenirken, Türkiye’nin uzak olmayan bir gelecekte, terör
koridorunu bertaraf etmek üzere girişmesi muhtemel yeni bir
askerî operasyonun da, ne gibi yeni sonuçlara yol açacağı
büyük merak konusu…
Diğer taraftan Suudi gazeteci
Cemal Kaşıkçı cinayeti, dünya gündemindeki yerini korurken, büyük
itham altında bulunan Veliaht Prens M. bin Selman, Birleşik Arap
Emirlikleri, Mısır ve Tunus’a yaptığı resmî ziyaretlerden
sonra Arjantin’e geçti. Prens Selman Mısır ve özellikle Tunus’ta
şiddetli protestolarla karşılandı. Mısır rejimi, Suudi ianelerine
karşılık, “İkinci vatanına hoş geldin…” diyerek
Prensi memnun etmeye çalışırken, Tunus’ta kalabalık kitleler
ellerinde testerelerle (Cemal Kaşıkçı'nın cesedinin testere ile
parçalanmasına gönderme yaparak) karşıladılar. “Katil hoş
gelmedin. Devrimci Tunus’u kirletme…” gibi sloganların,
Bin Selman’ın keyfini kaçırdığından şüphe yok. Ama şimdilik tahta
geçmesi konusunda fiilî bir engel bulunmadığı için, istifini
bozmayıp Tunus’tan sonra Arjantin’e geçti. Oysa İnsan Hakları
İzleme Örgütünün (HRW); Yemen’de, Suudilerin işlediği savaş suçları
ve gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın işkence edilerek öldürülmesinden,
Prens'i sorumlu tuttuğuna dair dosyayı Arjantin’e gönderdiği ve
dosyanın da incelemeye alındığı duyurulmuştu. Gelgelelim Prens'i
endişeye sevk edecek bir durum olmadığı anlaşılıyor ki, 2020
yılında devralacağı G-20 Dönem Başkanlığı öncesinde, ülkesini
temsilen Buenos Aires’te boy gösteriyor. Tabii orada birçok ülke
lideri ile de ikili görüşmeler yapacak...