İngilizler 105 sene
evvel, son kuruşuna kadar parasını ödediğimiz Reşadiye ve Sultan
Osman zırhlılarını vermeyip gasbetmişti… ABD, Pakistan’ın parasını
verdiği F-16’ları yıllarca beklettikten sonra teslim
etti.
Amerika ile F-35 savaş uçakları
konusunda geldiğimiz son durum, neyi ifade ediyor? Başkan Trump’ın
ikircikli tavırları ve her yöne çekilebilecek mahiyette, yuvarlak,
muğlak ifadeleri bizim meselemiz için hangi ölçüde çözüme katkı
verebilir? İkide bir “Bu çok zor ve karışık bir
mesele… Ne olacağını göreceğiz” şeklinde, kaçamak
cümlelerle vaziyeti idare etmeye çalışan Başkan'ın Sözcüsü, tam
tersine daha açık ve net biçimde Türkiye’ye karşı yaptırım
uygulanacağını, ilk etapta da Türkiye’nin F-35 projesinden
çıkarılması kararına varıldığını söylüyor. Bu durumda hangisine
itibar edeceğiz? Sadece Beyaz Saray Sözcüsü de değil, ABD Dışişleri
Bakanı, Trump’ın yasaya uyacağını ve Türkiye’ye karşı ambargo
kararlarını uygulayacağını (uygulamak durumunda kalacağını…) dile
getiriyor. Keza yakında asaleten tayini beklenen Savunma Bakan
Vekili Mark Esper de aynı şeyleri tekrar ediyor. ABD Kongresinin
tutumu baştan beri ortada… En katı muhalefeti orası yürütüyor.
Kısacası Amerikan Müesses Nizamı, tavrını belirlemiş
ve adım adım uygulamaya koyuyor. Bu demektir ki,
Başkan Trump’ın gaz almaya yönelik jestlerinin pratikte bir yararı
yok, çünkü neticeyi değiştirmeye yeterli olmayacak. Zurnanın zırt
dediği yer burası. Trump’ın ne kadar inisiyatif kullanacağı, mesela
12 yaptırım opsiyonu içinde, en hafif beş tanesini seçerek bunu da
180 gün ertelemesi, belki bu ertelemeyi bir kere daha devreye
sokarak işi zamana yaymaya çalışması, ihtimal dâhilinde. Yani
pratikte böyle bir şey mümkün… Ancak yeni dönem için, seçim sath-ı
mailine giren Trump, bu konuda Kongre ve diğer devlet organlarıyla
ters düşmeyi ne kadar göze alabilir? Bir de Başkan’ın kişilik ve
politik üslubu tam bir oportünist fotoğraf veriyor. Bu açıdan da
hiç güvenilmeye gelmez. Açıkçası, F-35 konusu ve S-400
meselesi için Trump’a bel bağlamak doğru
olmaz.
Peki, neticede ne olacak? Hemen
şunu belirtelim; F-35 meselesi bizim için dünyanın sonu değil.
Türkiye ilk defa ambargolarla karşılaşmıyor… Mesela son kuruşuna
kadar parasını
ödediğimiz Reşadiye ve Sultan
Osman gemilerine, İngiltere Hükûmeti, tam da Birinci
Dünya Savaşı'nın koptuğu sırada el koymuş ve o gemiler bize karşı
savaşmıştı!.. 1974 Kıbrıs Harekâtı sonrasında, ABD’nin uyguladığı
silah ambargosunu unuttuk mu?
Şüphesiz, ambargoya maruz kalan
tek ülke Türkiye değil. Mesela Pakistan da parasını ödediği F-16
savaş uçaklarını, yıllarca bekletildikten sonra alabildi… Böyle
mihnetli alışverişler her zaman sıkıntı verir. Nitekim Pakistan bir
Hint uçağını düşürünce, ABD derhâl ayağa kalktı; yoksa
onu F-16 ile mi vurdun?
Mahut Johnson Mektubu Ankara’ya
neler söylüyordu? NATO ittifakı çerçevesinde
verdiğimiz silahları Kıbrıs’ta kullanamazsınız!..
Evet, 1974’ten sonra bize ambargo uygulandı. Ve fakat garip bir
şekilde bu bize yarar sağladı. Kötü komşu insanı mal
sahibi yapar… Türkiye Aselsan’ı kurdu (1975).
Peşinden Havelsan’ı kurdu (1982). Onun peşinden Roketsan’ı kurdu
(1988). Ve daha pek çok şeyi kurdu. Bugün harp malzeme ve
mühimmatında çok ciddi bir seviyeye geldi.
ABD Kongresi engel çıkarınca
(Belki de danışıklı dövüş idi), İsrail üzerinden insansız hava
araçlarını temin etme yoluna gittik. Fakat oradan da türlü türlü
problemler zuhur edince kendi İHA’larımızı ve peşinden
SİHA’larımızı imal ettik. Bugün bu sahada dünyada sayılı ülkelerden
biri durumundayız. Füze ve akıllı mühimmat alanında hatırı sayılır
bir mesafe alındı, daha da ileriye gideceğiz…
Ve şunu da hemen
ekleyelim: Türkiye çok değil, 8-10 sene içinde kendi
savaş uçağını uçuracak imkân ve kapasiteye
sahiptir. Ve inşallah da bunu dosta düşmana
gösterecektir!.. F-35 bugün için bir ihtiyaç ise de yegâne
alternatif değildir. Türkiye hâlihazırda İngiltere ve Fransa ile de
savaş uçağı konusunda birtakım projeler üstünde ortak çalışmalar
yürütmektedir. Bu arada Rusya’nın da, S-400 hava savunma sistemi
gibi, kendi SU-35 uçaklarını da satmak için heveslendiği besbelli
bir durumdur. ABD, Patriotlar için treni
kaçırdı… Bundan fena hâlde pişman! Belki de
Türkiye’nin bu kadar kararlı davranacağını ve her şeyi göze alıp
S-400’ün alımını gerçekleştireceğini beklemiyordu. Hatta bu
noktadan sonra da, Türkiye’nin daha nerelere kadar radikal adımlar
atabileceğini kestirmeye çalışıyor… O yüzden bu olanların hiçbiri
sürpriz değil. Türkiye de bunlara zaten hazırlıklı.
Amerika ile F-35 savaş uçakları
konusunda geldiğimiz son durum, neyi ifade ediyor? Başkan Trump’ın
ikircikli tavırları ve her yöne çekilebilecek mahiyette, yuvarlak,
muğlak ifadeleri bizim meselemiz için hangi ölçüde çözüme katkı
verebilir? İkide bir “Bu çok zor ve karışık bir
mesele… Ne olacağını göreceğiz” şeklinde, kaçamak
cümlelerle vaziyeti idare etmeye çalışan Başkan'ın Sözcüsü, tam
tersine daha açık ve net biçimde Türkiye’ye karşı yaptırım
uygulanacağını, ilk etapta da Türkiye’nin F-35 projesinden
çıkarılması kararına varıldığını söylüyor. Bu durumda hangisine
itibar edeceğiz? Sadece Beyaz Saray Sözcüsü de değil, ABD Dışişleri
Bakanı, Trump’ın yasaya uyacağını ve Türkiye’ye karşı ambargo
kararlarını uygulayacağını (uygulamak durumunda kalacağını…) dile
getiriyor. Keza yakında asaleten tayini beklenen Savunma Bakan
Vekili Mark Esper de aynı şeyleri tekrar ediyor. ABD Kongresinin
tutumu baştan beri ortada… En katı muhalefeti orası yürütüyor.
Kısacası Amerikan Müesses Nizamı, tavrını belirlemiş
ve adım adım uygulamaya koyuyor. Bu demektir ki,
Başkan Trump’ın gaz almaya yönelik jestlerinin pratikte bir yararı
yok, çünkü neticeyi değiştirmeye yeterli olmayacak. Zurnanın zırt
dediği yer burası. Trump’ın ne kadar inisiyatif kullanacağı, mesela
12 yaptırım opsiyonu içinde, en hafif beş tanesini seçerek bunu da
180 gün ertelemesi, belki bu ertelemeyi bir kere daha devreye
sokarak işi zamana yaymaya çalışması, ihtimal dâhilinde. Yani
pratikte böyle bir şey mümkün… Ancak yeni dönem için, seçim sath-ı
mailine giren Trump, bu konuda Kongre ve diğer devlet organlarıyla
ters düşmeyi ne kadar göze alabilir? Bir de Başkan’ın kişilik ve
politik üslubu tam bir oportünist fotoğraf veriyor. Bu açıdan da
hiç güvenilmeye gelmez. Açıkçası, F-35 konusu ve S-400
meselesi için Trump’a bel bağlamak doğru
olmaz.
Peki, neticede ne olacak? Hemen
şunu belirtelim; F-35 meselesi bizim için dünyanın sonu değil.
Türkiye ilk defa ambargolarla karşılaşmıyor… Mesela son kuruşuna
kadar parasını
ödediğimiz Reşadiye ve Sultan
Osman gemilerine, İngiltere Hükûmeti, tam da Birinci
Dünya Savaşı'nın koptuğu sırada el koymuş ve o gemiler bize karşı
savaşmıştı!.. 1974 Kıbrıs Harekâtı sonrasında, ABD’nin uyguladığı
silah ambargosunu unuttuk mu?