Prof.
Dr. Bilsay Kuruç’un
gözünden Yunanistan’ın AB’ye başkaldırış öyküsünün
sonuçları:
Dünya sermayesinin damgasını taşıyan ve totaliter tarafı güçlenen
AB, referandumu istemedi. Merkel, bu
totaliter damarı, Çipras ise halkın
demokratik gücünü temsil etti. Bu siyasi kapışmada, halkın
demokratik gücü üstün geldi.
“Borçlular haksızdır” yaklaşımıyla özetlenen klasik banker
boyunduruğu ortaya çıktı. 1920’lerde İngiltere’nin Almanya’ya
taktığı, daha sonra IMF şablonuna dönüşen bu boyunduruk, şimdi Avro
üzerinden Almanya tarafından kullanılıyor. Boyunduruk, AB’nin can
damarı. Çünkü, finans sermayesi ile Avrupa’daki siyasi rejimi
bütünleştiriyor. Bu yaklaşım, tarihte ilk kez halk tarafından
referandumla reddedildi. Böylece, ekonomik olarak güçlü olan
kayıtsız şartsız haklıdır yaklaşımı reddedilmiş oldu.
Çipras, halkı siyasi olarak doğru ve bilinçli çizgiye yönelterek,
içeride Yunan sermayesinin antidemokratik tutumunu da püskürttü.
Yunanistan’ın elinde totaliter hamleyi reddetme bilincine sahip
siyasi enerji var ama ekonomik bağımsızlığı kuracak gücü yok. Bu
yüzden Avro’dan çıkma hamlesini yapamaz. Bunu bilen AB,
Yunanistan’daki demokratik talebin başka ülkelere yayılması
korkusuyla bu ülkedeki siyasi bilinci dağıtmak istiyor. İşte Yunan
trajedisi burada.
Bir de Türk trajedisi var: Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı
kurabilme gücü olmasına karşın, muhalefet dahil resmi siyaset
dünyasının Türk halkını doğru ve bilinçli bir yola yöneltme misyonu
yok.
Sakın hasta olmayın!
Kemoterapide kullanılan ilaçların çoğunluğunun hastalara yalnızca
hastanelerce verileceğine ilişkin bu ay yürürlüğe sokulan uygalama
ile kanser hastaları ilaç alamaz oldular!