Yaklaşık 50 yıldır, bu ülkede yaşayanlar hep ölüm konuştular.
Ailelerinden, yakınlarından, komşularından, dostlarından biri
mutlaka kim vurduya gitti.
Yamacımızda, çevremizde bir ölüm makinesi döndü durdu. Öldürülmek
ya da öldürmek, bir yazgı gibi hepimizin boynuna asıldı.
Yaşamayı ve yaşatmayı unuttuk sanki.
İnanılmaz gibi geliyor, ama asıl olması gerekeni, yani yaşamayı ve
yaşatmayı unutmayanlar aramızdalar hâlâ...
Örneğin, Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Anabilim Dalı
öğretim üyeleri Prof. Dr. Meltem
Ülker Aylı ile uzman
Dr. Güldane Cengiz
Seval...
Bu iki iyi hekimimiz, kemik iliğindeki bir grup hücrelerin aşırı ve
kontrolsüz çoğalmasına yol açan ve tedavi edilmediği takdirde
mutlak ölüm ile sonuçlanan bir kök hücre hastalığı olan kronik
myeloid lösemiye (KML) karşı hayatın direncinin bilimsel yöntemini
buldular.
Hastalığın “gonadal fonksiyonlar üzerindeki
olası etkilerini gidermek için sağlıklı fare
populasyonu üzerinde KML tedavisinde kullanılan bu
gruptan bir ilacın fertilite
üzerine etkilerini” araştırdılar. İlaç verdikleri erkek
ve dişi fareler ile ilaç verilmemiş erkek ve dişi fareleri
karşılaştırarak ilacın etkilerini “folikülogenez ve
spermatogenezin nicel ölçümleri” ile analiz ettiler.
Çalışmanın sonucunda, bugüne değin literatürde belirtilen veriler
ile uyuşmayan bir sonuç elde ettiler.
Elde ettikleri sonuçları, Amerikan Hematoloji Derneği kongresine
gönderdiler. Kongrede, çalışmaları “Wallace
Coulter” ödülünü kazandı. Aynı çalışmaya Türk Hematoloji
Derneği de “Deneysel Hematoloji” ödülü
verdi.
Meltem Ülker Aylı ile Güldane Cengiz Seval, şimdi çalışmalarının
ikinci aşamasını tamamlamak için uğraş veriyorlar.
Tek amaçları var: Yaşatmak, sağaltmak...