Seçimden hemen sonra İstanbul’daydık.
Şişli’de, İlçe Seçim Kurulu binasının demir parmaklıklı polis
kordonu ile kapatıldığına, çok sayıda polis tarafından ablukaya
alındığına tanık olduk.
Tıpkı “sahte seçmen” avlamaya kalkan yüzlerce polis tarafından
baskına uğrayan Büyükçekmece gibi...
Olup bitenler bize birini anımsattı:
Hitler’in türlü dümenlerle Alman Şansölyesi
olduktan sonra İçişleri Bakanlığı’na oturttuğu Alman polis Şefi, SS
lideri, Vatan Ordusu Komutanı “sadık Heinrich”i
(Himmler) ve onun “beka” adına yaptıklarını...
Her şey, paranın, ihalelerin, peşkeşin ve de zorba gücün bekası
için. Osmanlı kafası
Osmanlı kafası derler, bir devlet yönettirme biçimi vardır.
Yönettirme diyoruz, çünkü Osmanlı padişahı bağımsız karar verme
yetisinden tümüyle uzaklaşmıştır. Çoğu zaman İngiliz elçisini
dinler, kimi zaman Fransız elçisine danışır, Batı ülkeleri ile
anlaşamayınca da Ruslara yanaşır, imparatorluğun yönünü ona göre
belirletirdi.
Sadrazamlar, Hariciye nazırları da o yöne göre saptanırdı.
İngilizci Mustafa Reşit Paşa,
Fransa yanlısı Fuat Paşa gibi, Ruslara yakınlığı
nedeniyle “Nedimof” diye anılan Mahmut Nedim Paşa
gibi.
Şimdi de, AKP’nin ilk iktidara geldiği dönemi anımsayalım:
Şu anda Saray’da oturan AKP’li, ABD’nin Irak’ı işgal planını
onayladığı için kişiye özel anayasa değişikliği ile milletvekili
olabilmiş, Başbakanlığa oturmuştu. Ardından yine ABD’nin Büyük
Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı unvanı ile madalyalanmıştı.