2010 yaz aylarıydı...
“Benim veya arkadaşlarımın bir terörist başı ile masaya oturduğunu,
anlaştığını ispat edemezsiniz, şerefsizsiniz” dedi.
Ne oldu?
Altında kaldı.
2010 Aralık ayıydı.
WikiLeaks’in yayımladığı belgelerdeki gizli hesap savlarıyla ilgili
olarak, “Eğer ispatlanırsa ben bu makamda durmam,
milletvekilliğinde de durmam” dedi.
Ne oldu?
Başbakandı, cumhurbaşkanı oldu.
16 Nisan halkoylaması öncesiydi.
“Anayasa değişikliğinde cumhurbaşkanının Meclis’i fesih yetkisi
olduğunu kanıtlayın, istifa ederim” dedi.
Ne oldu?
Cumhurbaşkanıydı, başkan oldu.
Bu ispat ile istifanın bir araya geldiği tümce, off-shore hesabına
döndü.
Of dedin mi, karşı taraf şorluyor. Masum
sempatikler!
Bülent Arınç, yine parlak zekâsını çalıştırmış:
“Bu 80 milyonluk kitlede belki 80 kişi haricindeki herkes
Fethullah Gülen’in belki bir dini lider olarak,
belki eğitim hizmetlerinin güzelliği karşısında bir sempati
beslemiş olabilir. Ama o 80 kişi hariç, hiç kimse 15 Temmuz gibi
bir ihaneti düşünmemiştir.”
Bülent Arınç, başbakan yardımcısı iken TRT kendisine bağlıydı.
TRT’nin başında da genel müdür olarak İbrahim
Şahin oturuyordu.
Bu köşeden yazmıştık:
TRT’deki FETÖ yapılanması ile ilgili Ankara ağır ceza
mahkemelerinde görülen iki ayrı dava var. Bu davaların
iddianamelerinde (İddianame No: 2017/3669 ve İddianame No:
2017/2271) açıp baktığınızda İbrahim Şahin’in adı 30 kez geçiyor.
İddianamelerde, FETÖ’cülerin çoğunluğunun o dönemde TRT’ye alındığı
da yazıyor.
Dahası iddianamelerde yer alan ifadelere göre, “2008-2013 yılları
arasında yapılan atamalar sonrasında TRT adeta FETÖ’nün çiftliğine
dönmüş.”
Çiftliğin şusu busu içeride...