CHP’nin, şubat ayında yapılacak kurultayı, yaşadığımız
karşıdevrim dalgasını durdurmaya yönelik atak yapılması açısından
önemli bir fırsat.
Bu olanağı değerlendirebilmesi için CHP’nin, öncelikle AKP iktidarı
boyunca karşıdevrim dalgalarına karşı yeterli direnci
göstermediğine ilişkin bir özeleştiri yapması gerekiyor.
Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinin, özellikle
laikliğin yıpratılması ve giderek yok edilmesi sürecinde ürkek,
çekingen, hatta kabullenici tutumu; başta kadınların yasaklara
büründürülmesi, dinsel kursların yaygınlaştırılması uygulamaları
olmak üzere AKP’ye yeni gerici adımlar atmada cesaret
vermiştir.
Kılıçdaroğlu’nun bu tutumu; 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi,
partisinin yetkili organlarına bile danışmadan tarikatçılar ve
dincilerle birlikte İslami İlimler Araştırma Vakfı’nı kurmuş olan
Ekmeleddin İhsanoğlu’nu (şimdi
MHP milletvekili) aday göstermesi ile doruk noktasına
çıkmıştır.
Casusluk cemaatinin bir sinsi düzeninin hemen ardından büyük
beklentilerle genel başkanlık koltuğuna oturan Kemal Kılıçdaroğlu,
gerek çevresine yerleştirdiği danışmanlar (Örneğin, eski DYP lideri
Tansu Çiller’in ve Mehmet Ağar,
eski ANAP lideri Erkan Mumcu’nun
danışmanı, ülkücü Şükrü Karaca; FETÖ davasından 10
yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Fatih Gürsul),
gerekse birlikte çalıştığı siyasi kadrolar (Örneğin, milli görüşçü
Mehmet Bekaroğlu, ABD’li Büyükelçiler
Zalmay Halilzad ve Alex Wolff ile
birlikte Gryphon Partners adlı Amerikan kuruluşunda çalışan
Murat Özçelik; eski CIA Başkanı James
Woolsey’in başkanlık yaptığı Demokrasi Savunucuları
Vakfı’nda konuk araştırmacı olan Aykan...