Coşkulu, heyecanlı bir toplumuz. Hiçbir olay karşısında soğukkanlı olamıyoruz. Ya çok olumsuz ya da çok olumlu oluyor reaksiyonlarımız. Öfkeyle mutluluk, aşkla nefret arasında gidip geliyoruz. Eskilerin ifadesiyle ifratla tefrit arasında.
Türkiye’de yaklaşık elli yıldır kan döken terör örgütü PKK’nın silah bırakması, kendisini feshettiğini açıklaması bu ülke açısından elbette olumlu bir gelişme. Ancak bunun ardından her şeyin anında düzeleceğini, ortalığın birden bire günlük güneşlik olacağını beklemek fazla iyimserlik olur. Toplumu böyle bir beklenti içine sokmak da tehlikeli bir yanlış olur.
Diğer yandan, ülkede meydana gelen her olumlu gelişmenin altında muhakkak bir bit yeniği aramak, olup biten her şeyi birtakım komplo teorilerine bağlamak, dış güçler veya üst akıl bakalım bu sefer nasıl bir oyun kuruyor bize karşı diye düşünmek de sağlıklı bir tutum değil.
Demek ki PKK’nın kendisini fesih kararını bayram gibi kutlamak da bu işi küresel komploların yeni bir aşaması olarak görmek de yanlış. Hakikat ve sağduyu ise bu ikisinin arasında bir yerde.
Türkiye’nin bu probleme ilişkin olarak iki hedefi olmalı. İki sütun. Birincisi bu ülkenin Kürt...