1980’lerden itibaren dünyaya devletleri, devletin hantal
işleyişinden ve aksak bürokrasiden kurtulmak için Kamu yönetimi
anlayışına geçtiler.
Dünya devletleri küçülmeye başladı.
Her şey özelleştirildi.
Rahmetli Özal ile Türkiye’de de Yeni Kamu Yönetimi rüzgârı esti.
Özelleştirmeler başladı.
Devlet KİT’leri sattı.
Devlet, vatandaşlarına daha iyi, daha kaliteli ve daha verimli
hizmet verebilmek için; hemen hemen bütün hizmetleri satın almaya
başladı.
Başta temizlik hizmetleri, sağlık hizmetleri ve güvenlik hizmetleri
olmak üzere; bütün yerel hizmetleri satın almaya başladı. Hatta
askeri hizmetleri bile satın almaya başladı. Milli güvenliği
ilgilendiren bir konu olan askerlik hizmetini bile sözleşmeli er ve
uzman erbaşlardan satın almaya başladı. Her şey çok güzeldi.
Hizmetlerin kalitesi yükseldi. Kurumlar, insanlara vatandaş,
müşteri ve hatta patron gözüyle bakmaya başladı.
Biz Türkiye’de bu gazi millete “patron” payesinin verilmesini
beklerken; birden devlet değişti.
Son yıllarda ise AK Parti aniden bir değişikliğe gitti. Kamuoyuna
yeterli bir açıklama yapmadan ve niçin Yeni Kamu Yönetimi
anlayışından vazgeçtiğini beyan etmeden; Klasik Kamu Yönetimine
geçti. “Ne kötü gidiyordu da Klasik Kamu yönetimine geçildi?”
sorusu cevapsız kaldı.
Taşeron işçilerine kadro verildi.
Yüzbinlerce vatandaşımız kadro sahibi oldu.
Bugünlerde KİT’lerde konuşuluyor.
Yakın bir zamanda KİT’lerde çalışan işçilere kadro verilecek
BİT’lerde(Belediye İktisadî teşkilatı, belediye şirketleri,
fabrikaları ve değişik kurumlarında) çalışanlara da elbette kadro
verilecektir.
&Oum...