İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan dünya düzeni, yalnızca
siyasi ve ekonomik değil, kültürel ve ahlaki bir düzendi.
Haz ve kâr, bu "ahlak"
anlayışının merkezindeydi. Amerika'nın önderliğinde şekillenen bu
yeni çağ, ardından Avrupa'yı ve zamanla bazı Güneydoğu Asya
ülkelerini de içine alarak "refah
toplumu" adı altında bir yaşam tarzını norm hâline
getirdi. Güzel evler, rahat tatiller, lüks
arabalar, bireysel özgürlük
fetişi, tüketim odaklı bir mutluluk
anlayışı... Bu, Batı merkezli yeni bir Belle
Époque'du. Ve şimdi, o çağın sonuna geliyoruz.
Bugün Gazze'de yaşananlar, sadece bir savaş ya da bir insanlık
krizi değil; bir medeniyetin ahlaki iflas
belgesi gibi. On yıllardır "insan
hakları", "demokrasi", "özgürlük" gibi kavramları
küresel ölçekte meşrulaştırma aracı olarak kullanan Batı dünyası,
çocukların açlıktan öldüğü, sivillerin topluca katledildiği bir
soykırımı ya bizzat destekliyor ya da sessizlikle onaylıyor.
Bu sadece...