Hilal Kaplan Sabah Gazetesi

Hikâyeyi başa saralım mı?

Aslında Ak Parti'nin, yerleşik düzenle mücadelesine, sistem değişikliği ihtiyacı bizzat yerleşik düzenin savunucuları tarafından eklendi desek, çok yanlış olmaz. Açalım. Her şey Ak Parti'nin, kendi...

25 Ocak 2017 | 259 okunma

Aslında Ak Parti'nin, yerleşik düzenle mücadelesine, sistem değişikliği ihtiyacı bizzat yerleşik düzenin savunucuları tarafından eklendi desek, çok yanlış olmaz. Açalım.
Her şey Ak Parti'nin, kendi istediği kişiyi Cumhurbaşkanlığı makâmına aday göstermek istemesiyle başladı. O dönem Başbakan olan Tayyip Erdoğan, meclis kürsüsünden Abdullah Gül'ün adaylığını açıkladığı anda, belki de beklemediği kadar büyük bir taarruzla karşılaştı.
Millî iradenin değil, statükonun hukukunu savunan Sabih Kanadoğlu'nun '367 içtihadı', Genelkurmay Başkanı'nın 'sözde değil, özde laik' açıklamaları, dönemin Cumhurbaşkanı'nın "Laiklik, adam olmaktır" şeklindeki derin ontolojik anlamlar ihtiva eden çıkışları nasıl bir kâbus tünelinden geçtiğimizi hatırlatmaya yeterli değil.
Zira Cumhuriyet mitingleriyle başlayıp, Genelkurmay'ın internet sayfasından gece yarısı verilen e-muhtırayla ülkeyi erken seçime sürükleyen aktörlerin hepsi aslında Cumhurun başkanının halk tarafından seçilmesine engel olmak için öne atılan, parlamenter sistemin dişlileriydi. Sonuçta halk erken seçimde Ak Parti'ye o güne kadarki en büyük desteği verdi. Abdullah Gül, meclis tarafından seçilen son Cumhurbaşkanı oldu.
Hatırlamayı hep ihmal ediyoruz ama 2007'de bir referandum daha yapıldı. Halka, "Bundan sonra Cumhurbaşkanı'nı sen seçmek ister misin?" diye soruldu. Üç ay önce %47 alan Ak Parti'yi çok aşan geniş halk kesimleri ise, 21 Ekim 2007'deki anayasa değişikliği referandumunda, %67 ile "Evet, Cumhurbaşkanımı ben seçmek isterim" diye cevap verdi.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Milli enerjide sessiz devrim 05 Aralık 2025 | 110 Okunma ABD-Venezuela krizinde neredeyiz? 03 Aralık 2025 | 212 Okunma Köstebek savcı şüphesi 02 Aralık 2025 | 523 Okunma Tüm yönleriyle Papa’nın ziyareti 28 Kasım 2025 | 267 Okunma Afrika’daki ilk G20: Stratejik penceremiz 26 Kasım 2025 | 125 Okunma