Ortadoğu siyasetinde gerçek güç sadece tankların namlusunda
değil, diplomatik zekâda gizlidir. Nitekim tek bir tankı bile
olmayan Hamas'ın, Netanyahu'yu düşürdüğü duruma
bakınca bu gerçek bir kez daha açığa çıkıyor.
Direnişin kalbi Hamas, bu kez sahada değil masada
manevra yaptı ve şaşırtıcı ölçüde hesaplı bir diplomatik dil kurdu.
Öncelikle rehineler
meselesini öne çıkararak insani zemini sahiplendi.
Bu adım, hareketi sadece "askeri aktör" değil, "müzakere edebilen
taraf" olarak konumladı.
Rehine takası teklifleri, hem kamu vicdanına hitap
etti hem de üçüncü ülkeleri sürece dâhil olmaya zorladı. Böylece
"çatışmanın sorumlusu" algısı bir nebze de olsa bölüştürüldü.
En dikkat çekici nokta ise silah bırakma
şartına verilen muğlak yanıttı. Hamas, ne
açık bir ret ne de net bir kabul sundu; bunun yerine belirsizliği
stratejiye çevirdi. Silahsızlanma taahhüdü vermeyerek kendi varlık
sebebini tartışmaya...