Çözüm süreci, kırk yıllık terörle mücadele tarihinde siyasî çözümün denendiği ilk ve tek girişimdi. Sandıkların galibi olan lider, oy kaybetme pahasına, tek başına elini taşın altına koymuştu. Üstelik bunu HDP ile siyasi rekabetini sürdürerek yapmıştı.
Çözüm sürecini insanlar nasıl hatırlıyor bilmiyorum ama benim
hatırladığım iki söz var. "Âkil insanlar heyeti" olarak, Konya'da
bir şehit ailesini ziyaretimizde, oğlu meşum 33 er katliamında
şehit düşen Şükriye ananın "Şu ortam, öyle güzel bir ortam
istiyordum. 'Allah da verdi' dedim. '100 senede bir gelirmiş,
geldi' dedim. Her şey güzel gidiyor, inşallah bozulmaz.
Namazlarımda dua ediyorum. Allah bana o gururu verdiyse kimseye küs
olamam. Biraz üzüldüm ama sonra Allah'a şükrettim" deyişi...
Diğeri de
yine şehit babasının "Sizinki de vatanî bir hizmet, Allah
yardımcınız olsun" deyişi... İnsanımızın yüce gönüllüğünün bir
yansımasıydı o süreç. Neticede ise Amerika müdahale etti, PKK
köpeklik etti ve Türk devleti de kurtluğunu gösterdi. Özeti
budur.Fakat soruyorum: Kırk yıllık terörle mücadele tarihinde
siyasî çözümün ilk kez denenmesiyle, cumhuriyet tarihindeki en
büyük sivil kalkışmanın aynı tarihe denk gelmesi bir tesadüf müydü?
"Mesele ağaç değil" diyenler, meselenin ne olduğunu gayet iyi
biliyorlardı. O yüzden şimdi İngiltere'de yaşıyorlar. "Katliam
hazırlığı yapılıyor.