"Finans, bir silahtır. Siyaset, tetiği ne zaman çekeceğini
bilmektir."
"Godfather"ın efsane repliklerinden biridir.
Anlamını, birinci elden ülke olarak yaşadık.
Kredi derecelendirme
kuruluşları, iflas eden Yunanistan'a bile
vermedikleri 'çöp puan'ları
Türkiye'ye verdiler.
Ana muhalefetimiz, "Türkiye güvenli değil,
yatırım yapmayın" demek için Almanya
yollarına düştü.
ABD Başkanı'nın ekonomimizi yok etme
tehdidini açıktan dillendirdiği, çelik başta
olmak üzere gümrük vergilerini uçurduğu
ve dolayısıyla doların hızlı yükselişe
geçtiği geçen sene hafızamızda
taze...
Berat Albayrak'ın talihi hakikaten ilginç.
Türkiye'nin, en çok doğalgaz aldığı ikinci ülke olan Rusya'nın
-Davutoğlu'nun emriyle- savaş uçağının düşürüldüğü gün Enerji
Bakanı olmuştu. Geçen sene Temmuz'da ise Hazine ve Maliye Bakanı
olduktan günler sonra kucağında dolar krizini buldu.
Ancak işaretleri bir yılda olumluya çevirmeyi başardı. Zira
Ocak başında 5,1 milyar TL bütçe
fazlası veren Türkiye, bu fazlayı
Temmuz'da, yani ABD'nin finansal
saldırından bir yıl sonra 9.9 milyara
yükseltmeyi başardı. Bu kadar kısa süre içinde, devlet
gelirinin giderinden bu kadar fazla çıkmasının sebebi, Albayrak'ın
iş başı yapar yapmaz, kamu harcamalarında uyguladığı tasarruf
tedbirleriyle yakından alakalıydı.
Dahası, doların önlenemez gibi görünen yükselişi uzun süredir 5
bandında sabitlendi. Doların 10 TL'yi göreceğini iddia eden
ekonomistlerimiz mahcup oldu mu bilinmez ama bu durum ihracatımıza
da olumlu etki etti.
Geçtiğimiz ay, 15 milyar 220 milyon dolarla, ihracatta,
Cumhuriyet tarihinin en yüksek eylül ayı
rakamına ulaşıldı. Senenin ilk dokuz
ayında ise 132.5 milyar dolarla rekor
kırıldı. Dış ticaret açığımız, yılın ilk 9 ayında
%59 azalarak 21.4 milyar dolara inerken, ihracatın ithalatı
karşılama oranı da %71.1'den % 86.1'e çıktı.
Dün ise enflasyon oranının tekrar tek
hanelere indiğini gördük.
Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE), %2,45 olarak açıklanırken, Tüketici
Fiyat Endeksi ise %9,26'ya geriledi.
Geçtiğimiz Ekim ayında, ÜFE'nin %45,
TÜFE'nin ise %25 seviyesinde olduğu hatırlanırsa
ne kadar uzun bir yolun bir yılda kat
edildiği daha net anlaşılır.
Alman otomotiv devi Volkswagen'in, 943.5 milyonluk sermaye ile
Manisa'da şirket kurması da ekonomimizin direncine duyulan güvenin
bir göstergesi. Umarız bu durum, ana
muhalefetimizi çok üzmemiştir...
Petrol, altın veya doğalgaz kaynağımız yok, nükleer silahımız yok
ama bağımsızlık sevdamız var. Ekonomi de bu dik duruşun temel
parçası. Direniş sürüyor, sonunda kazanacağız.