Geçen sene bu vakitleri hatırlayın. Doğan Medya'nın büyük
desteğiyle parlatılan HDP yıldızlaşmış, âdeta barış ve demokrasi
kelimeleriyle özdeş kılınmıştı. CHP, sandıkta esas rakibi olduğunu
bildiği için Erdoğan'a, Cumhurbaşkanı makamında olmasına rağmen
salvolarına devam ediyor; Genel Başkan yardımcıları iktidara yakın
medyaya el koyup, o medyaların patronlarını da yargılayacaklarını
ilan ediyordu.
MHP, bir yandan, Erdoğan'ın onayı hilafına gerçekleştiğini sonradan
öğrendiğimiz Dolmabahçe sakızını ağzında pervasızca çiğnerken,
diğer yandan da HDP'den gelen olası koalisyon imalarına karşı
sessizliğini bozmuyordu.
Ak Parti ise 'İkinci yarı başlıyor' diye başlattığı seçim
kampanyasında, tarihinin en büyük hüsranını yaşamaya doğru koşar
adım ilerliyordu. Ve 7 Haziran geldi çattı. 15 yıl sonra, ülke
olarak tekrar 'koalisyon' ihtimallerini tartışıp dertlenmeye
başladık.
Batı dünyası çok mutluydu. Batı medyasındaki yayınlar içinde, "21.
yüzyılın Selahattin Eyyübi'si son durakta durduruldu" manşetini ve
iskelesinde Erdoğan'ın durduğu, üzerinde Mavi Marmara yazan geminin
karaya vurduğunu gösteren karikatürü sanırım hiç unutmayacağım.
Derken, oluşan hükümet boşluğunun devletin gücünde zaaf
yaratacağını umarak istismar etmek isteyen PKK ve DAEŞ harekete
geçti. Arka arkaya terör saldırıları yaşadık. Gafil avlanacağımızı
sandılar; gafil avladık.
Cumhurbaşkanı, ilk andan itibaren, zerre otorite boşluğu görüntüsü
oluşmasına izin vermedi. Seçimden hemen sonra, acilen hükümetin
kurulması gerektiği açıklamasıyla şaşırttı. Koalisyon hükümetine
destek demeçleriyle bu şaşkınlığı perçinledi. Seçimden yalnızca iki
gün sonra, Deniz Baykal ile görüşerek kafaları karıştırdı.
CHP'nin 'restorasyon hükümeti' daveti, yani 'Önce 13 yıl için
nedamet getir, sonrasına bakarız' küstahlığına geçit vermedi,
tabanı sağlam tuttu. "Ak Parti ilkeleriyle örtüşmüyorsa, herhalde
intihar edecek hali yoktur" cümlesindeki metafor, mesajını net
verdiği anlardan birisiydi.
Her ne kadar şimdilerde, önüne geleni 'mahalle dışı'na doğru
tekmelemeye cür'et etseler de, 1 Kasım'ın yine koalisyon
getireceğinden korkup titreyen, rüzgâr nerden eserse oraya dönen
medya, 'gelin, şimdiden bu koalisyonu kuralım' diye paralelcisinden
gezicisine kadar herkese kollarını sonuna kadar açmışlardı
bile.