Yağma ve talan düzeni yıllar
önce başladı yaşadığımız coğrafyada...
Ormanlar, tarım alanları, yabanıl
zeytinlikler, koylar, bükler...
Şimdi sıra
geldi Karadeniz’de yaylara...
Sakın yaylalara dokunma, oralar bizim!
Ve dinle bak neler anlatacağım:
1983 yılında ANAP iktidar olunca
Başbakan Turgut Özal, Ege ve
Akdeniz’in o güzelim koylarını yok etti...
Beş yıldızlı oteller, devlet desteği, turizm teşviği...
Çevre hareketleri, doğa
gönüllüleri 1986 yılında on binlerce
kişi Aliağa’daydı. Dönemin Belediye
Başkanı Hakkı Ülkü’nün barış, kardeşlik,
çevre başlıklı sevgi zinciriydi bu eylem.
Bugün Karadeniz’den Ege’ye,
Artvin’den Karaburun’a, Sinop’tan
Akkuyu’ya dek genç yaşlı, kadın erkek, eğitimli
eğitimsiz insanlar ayakta...
HES’lere karşı çıkıyorlar,
“çokuluslu altın avcıları”na karşı savaşımlarını bıkmadan
usanmadan, korkmadan sürdürüyorlar.
Onlar peşkeşe, yağmaya, talana karşı eylemlerini sürdürmeye
kararlı...
Pazar günü Taksim Alanı’ndaydı çevre
mücadelesinin içinde olan kızlar, kadınlar...
Ne demişlerdi:
“Biz amazonlarız, yılmayız, demokratik
haklarımızı özgürce kullanır doğaya sahip
çıkarız...”
Yıllar önce Kazdağları’nda,
Bergama Ovacık’ta yapıldı
eylemler...
Siyanürlü altın üretimine “hayır”
diyenlere DGM’lerde dava açıldı.
Bu davanın adı neydi anımsatayım:
“Vatana ihanet ve casusluk!”
***
80’li, 90’lı, 2000’li
yıllar...
Ülkemin dağları, ovaları, koyları, bükleri yağmalanıyor
hâlâ...
Kütahya’da taşan siyanür havuzu,
kanserden ölen insanlar, o güzelim
Bergama’nın Kozak Yaylası,
Turgutlu, Gördes, İzmir Efemçukuru,
Tunceli Ovacık,
Erzincan İliç...