Umut ve mutsuzluk ekseninde geçiyor günler; zamanın saati bir
ufuk çizgisinde maviye dönüştüğünde, düşlerimiz
paramparça oluyor...
Köyceğiz Gölü kıyısında akşamın soluğu esintiyle birlikte güneşin
batışına dönüşürken, insan fotoğrafları
arasında düşsel bir yolculuğa çıkmaya
hazırlanıyorum.
Öteden beri severim düşsel yolculukları...
O yolculuklar hayatın yedi
rengi içinde çırpınır bazen.
Bir tutku olur, bir doyumsuz sevgi!
Aşk olur, sevgi olur!
O zaman umutlar çoğalır, yaşamın anlamı
farklı bir yörüngeye girer, mutsuzluk biter.
Bir ülkede gençler mutsuzsa, umutsuzca, geleceğe ilişkin sözleri
bitmişse eğer ne yapabiliriz, ne?
Siyasetin dibe vurduğu bir dönemden geçerken, 7 Haziran’da
yapılacak genel seçimleri
konuşuyoruz Köyceğiz’de,
Dalaman’da, Milas’ta, Datça’da...
Sonra, tek başıma
ya denize doğru
yürüyorum ya da göle doğru...
Göl, deniz, ırmaklar, dağların talan edilmesi, yağmalanması,
uluslararası madenciler, canlarına okunan çam ağaçları...
İş...
İşsizlik, kadına şiddet!
Üretici bitmiş tükenmiş, üniversiteli gençlerin yüzleri asık,
özelleştirilen Yatağan Termik Santralı’nda çalışan işçiler
yarınlardan umutsuz.
Yaşadığımız
coğrafyanın utanç tablolarını yıllardır
sergiliyoruz ama kimsenin umrunda değil...
Önümüzde bir seçim var ama kimsenin inanın umrunda değil...