Yaşadıklarımızı algılayamadığımız oluyor çoğu kez...
Umutlarımız, sevdalarımız, yaşama
direncimiz.
Belki fotoğraf karelerinde, belki de düşler
ormanında yaşanan acılar ve hüzünler bizi kendi
yalnızlığımızın sarmalına alıyor.
Aylan bebeği anımsayabiliriz adını unutsak
bile.
Aylan bebeğin Bodrum’da deniz kıyısına vurmuş ölü
bedeni çoğumuzun gözlerinin önünden gitmiyordur
hâlâ.
Kimi yaşanmışlıklar, tutkunun, o zaman dilimi içinde yoksulluğun,
kimsesizliğin fotoğraf karelerini oluşturur.
***
Aylan bebekten sonra Suriye’de bombalanmış evlerin
yıkıntılarından çıkan Ümranbebek...
Nice Aylan ve Ümran bebekler var Suriye’de,
Irak’ta, Libya’da,
Afganistan’da,Pakistan’da.
Yaşam ve ölüm...
Darbe girişimi ve şehitlerimiz...
12 yaşında bir çocuğu canlı bomba yapan bir
zihniyet, kurulan mayınlı tuzaklar, Kilis’e atılan roketatar
mermileri, ölümler.
15/16 Temmuz’da Fethullahçı darbeciler,
demokrasimizi yok etmek, köprüden atarak boğmak istedi.
İnsanlarımızı tankla ezmek,
Meclis’i bombalamak.
Tankla ezdi, savaş uçaklarıyla Meclis’i bombaladı...
Demokrasimizi köprüden denize atıp boğamadı.
Aradan iki ayı aşkın bir süre geçmesine
karşın hâlâ akıl erdiremiyorum bu denli bir aymazlığa...
Asker kılığındaki o hainler nasıl kıydılar onca
insanımıza?
OHAL girdi yaşamımıza...
Demokrasimiz büyük yara
aldı, şehitlerimiz oldu, gazilerimiz.
Darbeciler demokrasiyi köprüden atmak isteyebilir istemesine de
biz, iktidarıyla,muhalefetiyle demokrasimizin
aldığı bu yarayı, işleri sadece haber yazmak olan gazetecileri ya
da simgesel olarak nöbetçi yönetmenlik yapan Aslı
Erdoğan’ı,Necmiye Alpay’ı
zindana atarak mı saracağız?