Kaybolup gidiyorsun çığlık çığlığa dağların
yamaçlarından...
Bazen kış oluyorsun, bazen ilk yaz.
Biliyorsun tarih hiçbir zaman kör değildir, bir yazımda uzun uzun
anlatmıştım ben sana.
Tarih bir ülkenin talihini yazmaz, oluk oluk kanla
yıkanılmaz.
Eski bir yazı, yine kış ölümlerini
anlatıyor. Uğur Mumcu’nun, Hrant
Dink’in, Gaffar Okkan’ın
öyküsünü.
Nice ölümleri, acıları, akan kanı...
Tarih kendi çocuklarının kanı
üzerinde hayatın temelini hiç oluşturmaz; yaşamın
ölümcüllüğünü, kanla sulanan toprakları, bir ağacın dallarındaki
yaprakları anlatmaz...
Siz siz olun dostlarım, tarihle “kara talihi” sakın birbiriyle
karıştırmayın bu ülkeyi seviyorsanız.
Ayrımcılık
yapmayın, sevgisiz kalmayın, intikam
duygularıyla ölümcül düşler
kurmayın.
Tüm tarih, insanlık, kültür, uygarlık ve hayat kanla
beslendiğinde acılar
yumağıoluşur, zorbalara gün
doğar, faşizm ortaya çıkar...
Tarihin kanlı sayfalarına bakın Nazi
Almanyası’nı düşünün...
İtalya’yı, İspanya’yı, Yunanistan’daki
iç savaşı, oluk oluk akan
kanı, zorbalarınsonunu
anımsayın.
Ocak ayı benim için hüzünlü...
Hrant, Uğur,
Gaffar, Metin Göktepe...
Pek çok aydınımız, emekçimiz, bilim insanımız katledildi.
Ne Hrant’ın barışçıl ve özgürlükçü tavrını içlerine sindirdiler ne
de Emniyet Müdürü Gaffar’ın dürüst, kardeşlikten yana olan
tavrını...
Diyarbakır insanı, Kürtler, Türkler,
Araplar Gaffar’ın hep yanında
oldu...
Sen misin bunu yapan, kentin en işlek caddesinde koruma
polisleriyle birlikte katledildi.