Onca ölüm var, faili belli olan “faili
meçhul” cinayetler var...
Kana doymuyor bu topraklar...
Binlerce yıllık tarihin, kültürün var, yitip giden
canların var, bebeklerin,
gençlerin, Mehmetlerin, mayın
döşenmiş yolların var.
Tüm tarihi, tüm hayatı, tüm toprakları kanla suladık ama kana
doymuyoruz bir türlü. Bir türlü yaşamı kucaklamıyoruz. Kendi
avuntularımız içinde paramparça oluyoruz.
Hayatı unuttuk, acılarla bezendik, canlı bombaların
hedefi olduk.
Trabzon’da, Gaziantep’te, Reyhanlı’da, Suruç’ta, Ankara’da, İstanbul’da.
Dağların yamaçlarında, yoksul evlerde, kentlerde,
kasabalarda...
Çocuklar kardeştir dedik...
Kaderi talih sandık, emeği,
dayanışmayı, sevgiyi, umuda açılan
kapıları unuttuk.
Ah kara talih, kara tarih ah!
Binlerce yıllık tarihi, sevgimizi kine, nefrete
dönüştürdük.
Sevgi bağını, kardeşliği, hayatın rengiyle çoğalan kış
çiçeklerini yüreklerimizde
sakladık.
Ruhumuzun nasıl kararıp kuruduğunu da...
Mücadele, dayanışma yoluyla, insanlık, tarih, kültür, hukuk
savaşını, Hasankeyf’i, Kaçkarlar’ı, Kaz
Dağlar’nı, Hopa’yı, o çokuluslu
altın avcılarını, FETÖ’nün yaptığı soygunu,
talanı. Onlara güzelim ovalarımızı,
dağlarımızı, akarsularımızı peşkeş
çeken siyasal iktidarları.
Unuttuk!