İçinde büyüyen o sıkıntı, o bilinmez
başkaldırı belki de Czeslaw Milosz’un dizelerinden
kendi yüreğimizin derinliklerine iniyordu...
“Sen, kurtaramadığım insan
Dinle beni!
Anlamaya çalış bu yalın
sözleri
Bana güç veren şey, ölümcül bir darbeydi
senin için.”
17 yıl önce yazılmış bir yazıydı
bu...
Karmakarışık duygular içindeydim...
Bir de Edmond Jabes’in
“kelimenin içindeki hayat ile ölüm arasında söyleşisi”
sana bunca yıllık özlemi anımsatır mı?
17 yıl sonra yine karmakarışık duygular
içindeyim.
İki gündür Cumhuriyet’in
manşetinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde
AKBİL’de uygulanan yöntemle 70 milyon
liralık yolsuzluk yapıldığına ilişkin bir
haber.
Haberi Aykut Küçükkaya
yazdı...
Bir vurgun hattı...
Büyük bir yolsuzluk...
Cumhuriyet’in duyurduğu
İSPARK’taki fiş vurgunu, vurgunun
ayakları, şimdiye kadar 21 personelin iş
akitlerinin sonlandırılması.
Küçük çaplı vurgunlara alıştırıldı
toplum...
Milyon dolarlar, liralar hiç
önemsenmiyor...
İçimizde büyüyen sıkıntı, başkaldırı, vurgun,
talan, kokuşmuşluk.
Bir yanda yolsuzluklar
sürerken öte yanda zeytin alanlarında konutlar
yükseliyor.
Küçükkuyu’dan
Altınoluk’a, Burhaniye’den
Ayvalık’a dek zeytinlikler
katlediliyor.
Devlet göz yumuyor bu talana...
2 bin yılından bugüne değin geçen süreçte
dağları, ovaları, vadileri delik deşik eden çokuluslu altın
avcıları bölgede, Türkiye’nin genelinde cirit
atıyor...
***
18 yıl önce yazdıklarımı okuyorum sıcak bir
İstanbul sabahında...
Güz aylarında bozbulanık akar Munzur
Çayı.
Yaşam Ahmed Arif’in
dizelerinde olduğu gibidir. O derya dibindeki yangınlar barışa ve
bayrama hasrettir.
Kaç yıl ağlamaklı olmuştur geceleri
Munzur Dağı eteklerinde; kaç yıl uçmuştur
kuş tüyü hafifliğindeki sevda.
Bilinmez, çetele tutulmaz...
Tunceli’nin Ovacık ilçesinin
Söğütlü köyü, Munzur Dağları’nın eteklerinde
acının, hüznün fotoğrafını mor umutların arkasına
yerleştirmiştir.
Umut ve umutsuzluk...
12 yaşındaki Ünal Cilo
hiçbirimizin bilmediği düşler kurmuştur dağın eteklerinde çobanlık
yaparken.
Başkaldıran bir rüzgâr dağların eteklerinden
ovaya iner.
Geceler korku
doludur...
Sabah bir türlü olmaz...