Umut, sevgi, barış sözcükleri, hayatın akışı
ve genel başkanlıktan liderliğe
geçiş...
Umut insan yaşamının vazgeçilmezidir. Pazar
günü bunu İstanbul Maltepe’de
gördük ve yaşadık.
Adalet
Yürüyüşü Maltepe’de sonlandığı
saatlerde, alanı dolduran yüz binler hep bir ağızdan
“özgürlük” sloganı
atıyorlardı.
Umutları hak, hukuk
ve adaletti...
Maltepe’de o görkemli miting, insanların
coşkusu, barış, kardeşlik, sevgi
ve umut köprüsü.
Hepsi, seksen milyon
insanımız, gençlerimiz,
çocuklarımız, torunlarımız içindi.
Bir şairin dizelerinde yaşama olan tutku, umut
çemberi 432 kilometrenin
sonunda bir öksüz bulutu anımsatıyordu
insana.
Alanda kadınlar,
gençler, yaşlılar vardı...
Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Paris Şartı ve Helsinki Nihai
Senedi olmak üzere, Türkiye’nin taraf
olduğu uluslararası
sözleşmelerin insan hakları alanında
getirdiği standartlar hayata geçmiş
miydi?
Azınlıkta kalan görüşlerin
ve muhalefet hakkının
anayasa ile güvence altına alınması demokrasinin çoğulcu niteliğini
pekiştirmez miydi?
Bugün ülkeyi yönetenler, bize umut aşılamak
isterken ne diyorlardı:
“Çağdaş demokrasinin
en çok önemsenen
noktalarından biri, çoğunluğun
hiçbir şart altında temel hak ve
özgürlükleri tartışma
konusu yapmaması ve azınlıkta
bulunanların hak ve
özgürlüklerine saygılı
olmasıdır.”
Bu
verilen sözler yerine
getirildi mi?
Getirilmedi!
***