Bir sıkıntı büyüyor içinizde biliyorum; o sıkıntı yaşamdan alıp
koparıyor sizi anlıyorum...
Akvaryumda o turuncu küçük balığı izlediğinizin farkındayım. O
balığın yalnızlığını kendi iç evreninizde
büyüttüğünüzü görüyorum...
Kuşku dalga dalga yayılıyor o anda...
Çevrenizde belki de bir eylül kokusu var...
Gözlerinizin büyüdüğünü, ellerinizin titrediğini
sezebiliyorum...
Savaşı kendi düşlerimizde yok edebilir miyiz,
güneşi, havayı ve suyu çağırarak?
Bir kadın yaşamın gölgesinde sevdayı arıyor durmaksızın, bir adam
kuşları salıveriyor kafeslerinden, bir çocuk kâğıttan
kayıklarını sulara bırakıyor...
Yağmur mu yağıyor yoksa fırtına mı esiyor bilemiyoruz. Yorgun muyuz
yoksa âşık mıyız anlayamıyoruz...
Ben durmadan gözlerine bakıyorum senin...
Mavi sabahlarda uyanmayı seviyorum, saçlarını okşamayı
arzuluyorum...
Geceleri çok sıcak oluyor buralarda uyuyamıyorum...
Ne trenler geçiyor istasyonlardan ne de beyaz
gemiler yanaşıyor limanlara...
Sizleri düşündüğüm oluyor, özlediğim; güvercinleri uçurduğumuz
sabahları da arıyorum...
Biliyorum bizim buralarda yabancı bir adamla kadın
ilk kez konuştular aylar sonra. İlk kez yan yana durdular.
Kadının gözleri ve saçları siyahtı...
Bir şeyler mırıldandılar ama hiç kitaplardan söz
etmediler; tiyatroya, sinemaya gitmeyi düşünmediler...
Bir iki dakika konuştular ve ay...