Geçmiş zaman masalının içinde kimi zaman umut, kimi zaman hüzün
devşiriyorum...
Bunca yaşanmışların perdesini çekip şafağın türküsünü
söylüyorum.
Bir çığlık, bir çocuk...
Hayatın akışına bakıyorum. Bulutları aralayıp arada bir kendini
gösteren güneş, yağmur sularının üzerinde
gezinirken, sınırsız bir
acı duyuyorum.
Saatler durmuş...
Ben neredeyim, ne yapıyorum bilmiyorum.
Aynalarda eski yüzler
kahkaha atarken gökyüzü ağlıyor
bu saatlerde.
Şafak sökmüş, gün doğmuş...
Biliyorum sessizlik bize göre değil.
O anda gök kararıyor, içime hüzün düşüyor.
Şiddet
sarmalında çocuklar, kadınlar...
Anlatması çok güç, yazması da...
İçimde bir kasırga...
Güneydoğu’da yaşananları düşüyorum. Kör ve acımasız terörü.
Yine bombalı, mayınlı tuzaklar, şehit
haberleri...
Oralarda yaşayan çocuklar, gençler, yaşlılar, kadınlar,
erkekler.
Yaşamın ince çizgisi...
Yürek çarpıntısı.
Kareli defterim, kalemim.
Aldığım notlar.
Yoksul evler, bayrağa sarılı şehitlerimiz.
Avaz avaz bağırıyorum:
“Bitsin bu acı, dinsin gözyaşı!”
Yere düşmüş, tekmelenmiş emekçi...
İş cinayetleri...
Gazetecilik, Meclis, bağımsız yargı...
Canımız acıyorsa, canımızı acıtıyorlarsa ne yapacağız.
Yere düşmüş Türk,
Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni, Ezidi, Arap, Süryani, Hıristiyan kadınlar,
çocuklar, gençler, erkekler.
Yüreğimize saplanan hançer.
Acılardan acı beğen...
***
Umudun resmini çizmek o denli zor mu?
Ağaçlara, kuşlara bakmak...
Yağmur ve soğuk.
Sonra oturup düşünmek uzun uzun...
Sorular sormak...
Çağdaş demokrasinin en çok önemsenen niteliklerinden biri,
çoğunluğun hiçbir koşul altında temel hak ve
özgürlükleri tartışma konusu yapmaması
ve azınlıkta bulunanların
hak ve özgürlüklere saygılı
olması...
Azınlıkta kalan görüşlerin ve muhalefet hakkının
anayasayla güvence altına alınması
niteliğini pekiştirmesi...