Karanlık bir dalganın sarkacını bilir misiniz?
Tüm avuntuların tekdüze olmuş saatlerinde, mevsimlere tutsak
kadınların şarkısını söylüyoruz.
Gün boyu o sarkacı düşünüyor, avuntularımızla birlikte
oluyoruz. Kaybolan bir zaman
dilimi içindeyiz. Bazen hoyrat, bazen
sessiz.
Bakışları bir çift acılı gölge gibi.
Umarsız, boşvermiş...
O denli güzel anılar biriktirmişiz, o denli anlamlı... Mevsimler
gelip geçse bile umarsız.
Öfkeler biriktirmişiz...
Gözlerimizi açıp kapattığımızda ifadeler koymuşuz fotoğraflara.
Anlatılması güç, derin acılar. Kaygılarımızla
birlikte alaca bir öfkeye dönüşen.
Bir sevda masalı anlatmışlar bize öğle saatlerinde, gün
batımlarında hasret toplamışız derin maviliklerde.
Aradan yıllar geçmiş...
Haykırmışız hep birlikte:
“Ve ben gözlerimi yakan bu havadan ağladım
Sen de benim gibi ayrılıktan”
Dirilişin fotoğrafını tekrarlıyor, ışıltılar dağılmadan, sabah
şarkılarından geçerken...
Uzaklardan geri dönenlerin
yorgunluğu. Toprak yeşilliklerini yeniler...
***
Anadolu’nun her yanına bayraklı
tabutlar yayılırken analar, eşler, babalar, çocuklar,
kardeşler gözyaşı dökerken,
binlerce Kürt aile faili
meçhullerin, kayıp evlatların, kayıp hukukun acısını
yaşarken...
Nasıl buluşuyoruz acılarla, ölümlerle...
Hepsi bu ülkenin yoksul
insanları...
Uyuyan polis, bankamatikte silahsız sivil
giyimli uzman çavuş, astsubay, subay...
Karısı, çocuğuyla alışverişe çıkmış silahsız binbaşı,
trafik polisi...
Onları katleden terörist...
Çarşı iznine çıkmış askerler...
Kurulan bombalı tuzak...
Kimi zaman Kayseri’de, kimi
zaman Beşiktaş Arena’nın
önünde, Maçka Parkı’nda...
Bir acıyı bilen o acıyı sadece kendinde bilmez.
Bir kahpeliktir bu lanetolsun...
Bir kahpeliğe lanet eden, o kahpelik sadece kendine vurdu mu lanet
okuyamaz.
İnsan olmanın kuralıdır, teröre lanet
okumak. Terör nereden gelirse
gelsin bir insanlık
suçudur, demek.