Eğer susarsan, sustukça sıra sana gelecek...
Kimi
dini, siyasi otoritelerin,
askeri darbelerin, faşizmin,
nazizmin, Stalinizmin,12 Eylül’lerin
yaptıkları budur.
Yüreğinizden kopan kanlı
bir zeytin dalıdır.
O kopuş boyun eğmeyi getirir, insan olma bilincinizi alıp götürür,
köleci bir toplum yaratır.
Gönüllü ya da gönülsüz itaat ve biatın özü budur.
İnsanlar ve halklar arasında korkunun ve korkunun ekininin bitip
tükenmediğini
anlatır İlhan Selçuk.
Çağdaş insan, düşmanlığın kaynağını, kökenini, gerekçesini,
nedenlerini araştırıp
bulan, körgüdülerine ve önyargılarına benliğini
kaptırmayan kişidir.
Düşmanlığın kölesi olan ilkelleşir.
Daha önce İlhan Selçuk’un 90’lı yıllarda
aktardığım yazısından bir bölümü aktarmak istiyorum.
İlhan Ağabey yazısında şöyle diyordu:
“Son günlerde televizyonları izledikçe ve gazeteleri
okudukça düşünüyorum:
- Ya Kürt olsaydım? Doğru düşünebilmek için bu tür zihin
cimnastiği yararlıdır; kendini bir başkasının yerine
koyacaksın, onun gibi düşünmeye çalışacaksın.
Kimdir o başkası?
Eşindir, çocuğundur, annendir, Türkiye’de yaşayan Rumdur,
Araptır, Ermenidir,Türk’tür, Kürt’tür, patronundur, karşıt
partinin lideridir, apartman görevlisidir, evindeçalışan
gündelikçidir ya da bir başkasıdır.
Evet, ya Kürt olsaydım ne yapardım?
Ben de zaman zaman aynı soruyu sorardım
kendi kendime?
Çok yakınım, canım ciğerim, kafa yoldaşım Kürt
dostlarım, arkadaşlarım var; ama bir insan başka insana
ne kadar sıcak olursa olsun, yüreğinde küllenen ateşi
bilebilir mi?
Bağnazlık ve şovenizm, herkesin belleğinin bir köşesinde
közlenir; sonra bir gün eşelenince ortaya çıkar.”
***
Uzun bir yazı...
Özetleyerek sürdürüyorum:
“Düşünüyorum:
- Ya Kürt olsaydım?
1991 yılında Kürt’ün yüreğini incitecek laftan
sakınmalıyız.
Kimi zaman insan bilmeden bu işi yapar, bir söz, bir
bakış, bir deyim, bir tutum, bilinçdışına taşmış bir
eğilim, yaralı bir yüreği büsbütün dağlar.
Kendisini feleğin çarkından geçmiş sanan politikacıya
bu sorun belki romantik gelebilir; siyasette duyguya yer
olmadığı söylenir; insancıllığa bıyık altından
gülünür...
Yanılgıdır.
Üstelik Anadolu’da köyde, kasabada, mahallede,
kapı komşu, yan yana, iç içe yaşayan Türkler ve Kürtler
arasına her gün taş üstüne taş koyarak duvar örmeye
çabalayanlar var; bu işi yurtseverlik uğruna yaptıklarını
sanıyorlar.
Çok yanlış.
Anadolu’yu yurt belleyen insanların
benliklerine düşmanlık tohumları serpmek,emperyalizmin
oyununa gelmek demektir; bunun için herkes lafını
söylerken dokuzkez yutkunmalı, düşünmeli, düşüncesini
tartmalı.
Ortadoğu’da halkların birbirinin boğazına
sarılmasıyla akacak kandan büyük yararsağlayacak
uluslararası tekeller, holdingler, şirketler gözlerini
açmış bekliyorlar;Anadolu’da her çatışma, onların
bilançolarına kâr olarak yazılacaktır.”
Hiç kimsenin her Kürt yurttaşımızı potansiyel terörist olarak
görmeye hakkı yoktur. Elbet PKK bir terör örgütüdür.
Çözüm Türklerin,
Kürtlerin, Süryanilerin,
Lazların, Çerkeslerin,
Sünnilerin, Alevilerin barış içinde
yaşamalarını sağlamadan geçer. Çözüm yeri
Gazi TBMM’nin çatısı altından çıkar...
**