İnsanların yaşam biçimine, kültürüne,
dinine, inancına, mezhebine yönelik
söylemler, saldırılar artık
bitmeli...
Herkes sorumlu davranış sergilemeli, kimse hedef
gösterilmemeli.
Laik, demokratik, sosyal
bir hukuk devleti olan
ülkemizde, kamusal sorumluluk bilinciyle
hareket edersek, bu kutuplaşma sona
erer.
Özellikle sosyal medyada didişme giderek hız kazanıyor.
Terör örgütlerinin amacı bu zaten...
Hayatı savunmak görevimiz bizim...
İnsan yaşamını...
Çocuklarımızın geleceğini...
Demokrasi bilincini...
Temel hak ve özgürlükleri...
Atilla Özsever dostumun “Hayatı
Savunmak” başlıklı yazısını
okurken Nazidönemindeki Almanya’yı, “Hitler’in
kişilik özelliğini”, “Faşizm ve pasifizmi”,“Marx’a göre
hayatı” bir kez daha anımsamış oldum ve düşündüm.
Alman filozofu Erich Fromm “Hayatı
Sevmek” adlı yapıtında “İnsanın kendi potansiyelini
geliştirerek, tüketmek ve sahip olmak” yerine anlamlı bir
hayat biçimi önerir.
Fromm, “Marx’ın İnsan Anlayışı” kitabında
da Karl Marx’ın görüşünü şöyle
tanımlar:
“Marx için sosyalizm hayatın kendisi demektir...”
Akılcı bir toplum bilimselliğin hamurunda kendini yarattığı için
hayatın anlamı ortaya çıkar.
Hayatı, türkülü çiçekli dallarda sevip
güzelleştirmek, aydınlık sabahlarda
uyanmak insanı geleceğe
taşır.
İnsan, gerçek
özgürlüğe böyle ulaşır... Hayatın
anlamı masmavi sulardaumudun adresi
olur...