Saatler, dakikalar, saniyeler nasıl
da akar gider insanın
dünyasında?
Saniyelerin akıp geçişine
baktığımızda, hayatı, ölümü algılamak, bir
acıyı,
hüznü,sevinci birlikte paylaşmak çok
zor artık.
Dakikalar dakikaları kovalarken Suriye’de
yaşananlar, 160 bin
kişilik büyük göç haberleri, Rus savaş
uçakları, Esad güçleri,
ölümler...
Zaman duygusunu paylaşıp insanın bilincine
yazmak, düşünmek...
Terörle mücadele ederken bebekleri
öldürmek, teğmenin cenazesinde hüngür
hüngür ağlamak, uzman
çavuşların bayrağa sarılı
tabutlarına sarılmak...
Üç çocuğunun gözleri önünde bir anneyi,
merdivenlerden inen dedeyi
katletmek.
Kuzey Ege’nin
kıyılarından Midilli’ye giden göçmenlerin
aslında ölüm
yolculuğunaçıktıklarını bilmek...
Çanakkale, Akçay,
Altınoluk, Dikili, Ayvalık,
Çeşme, Bodrum kıyılarından ölüm
yolculuğuna çıkmak, çocuklar denizde boğulurken Almanya
Başbakanı Merkel’leAvro
pazarlığı yapmak.
İyonya sularının yuttuğu
çocuk sayısı benim bildiğim
kadarıyla şimdiye dek 400’e
yakın...
Onun için bakmıyorum saate, saniyelerin alarm verip
vermediğine.
Sağım solum kan
gölleriyle dolu...
Havada, karada, denizde...
Cizre, Sur,
Nusaybin cayır cayır yanıyor,
gençler ölüyor, şehit
haberleri geliyor...
Suriye’de Rus
uçakları, Esad güçleri IŞİD’le
çatışıyor...