Eski günlerden kalma bir sevda, bilirim seni zamansız
sevişmelere götürür. Bilirim gözlerin büyür önce, saçında
çiçeğin gülümseyişi geceyi tutuşturur alevinde...
Yüreğimde bir uçtan bir uca ışıktan bir demet, kuşun kanatlarında
yayılır...
Bir şiir sevdalarınla bütünleşir, bir şiir o gökyüzünün
sonsuz mavisiyle vedalaşır...
Ellerin kahreder, kirpiklerin...
Bir sokak başında tek başına el sallar selamını esirgediğin bir
adam...
Meyhane dönüşü yalnızlığını düşünür bir kadın tek başına. Bir kadın
yasak sevişmelerin dilimindedir özgürce. Delice bir
tutku sarar bedenini usulca...
Tek başına bir yerlerde, belki de o kıyı kasabasında masmavi
gözleriyle meydan okur aşkın kaçışına...
Bir kadın ansızın kaçışın, bir terk edilişinin öyküsünü yaşar
kirlenmiş bir evrende. Bir adam onca düşlerin içinde kilometrelerce
özgürlüğün hesabını tutar gecede...
Çocuklar gün boyu kendi geleceklerinin çocuklarını eker
Walt Whitman’dan dizeler okuyarak...
Sevişmenin tadını bilen ve çekinmeden söyleyen bir erkek, bir
kadınla buluşur aynı türküyü söyleyerek...
Erkek çocuksu gülümseyişle yaklaşır kadına; kadınsa doğumdan,
yaşamdan, ölümden ve ölümsüzlükten söz ederek...
Rüzgârda yelkenler şişer ve yalnızlık akılda kalır
sadece...
Yorgo Seferis’in gözlerinde belki de Cemal
Süreya buluşur...
Birisi ağlamaklıdır o sessiz çam kokusu içinde:
“Yunuslar, bandıralar, gürleyen topl...