CHP
lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun
görkemli geçen Adana mitinginde söylediklerini bir yere not
edin:
“Adalet zulme karşı direnmek demektir. Devlet akılla,
irfanla, bilgiyle yönetilir; devlet kinle
intikamla yönetilmez.”
Bir toplum düşünün, ölümlerle yatıyor ölümlerle kalkıyor.
Ölümlerle, acılarla, hüzünlerle akıyor hayatın suyu...
En son yaşadığımız Aladağ’daki facia
yüreklere düşen ateş. Kız çocuklarımızcayır
cayır yandı. Onların çığlıkları, canlarını kurtarmaya
yetmedi.
Çıktılar, bu faciaya “kader” deyip üstünü örttüler.
Türkiye’de çocuklar ölüyor göz göre
göre. Tarikatlara teslim edilmiş bir eğitim sistemi. Bunun yanı
sıra nefret sarmalı. Ölen ölür kalan sağlar bizimdir
zihniyeti.
Adalet yüce bir kavram değil midir?
Kılıçdaroğlu bu konuya değindi:
“Çünkü adalet mülkün temelidir. Hukukun üstünlüğü,
yargı bağımsızlığı hepimizin üstüne titremesi gereken
kavramlardır.”
İşte bunun için adalet zulme direnmektir. Zulme direnmenin bir
bedeli var.
Bu yüzden tarihin sayfalarını ara sıra
karıştırmak gerekir.
Bir toplum, bir ulus, geçmişinden kopuk yaşayabilir mi?
Osmanlı tarihine Cumuhuriyetin kuruluşundan sonra sahip çıkılmaya
başlandı; 1923’ten öncesinde bu yolda
çabalar yok denecek kadar azdı.
Bir insanın kültürüne,
geçmişine, tarihine, yeraltı ve yerüstü
hazinelerine, kentlerine,
denizlerine, göllerine, doğasına, eski
sanatlarına ilişkin neyi varsa o konuda bilinçlenmesi birinci
koşuldur.
Aydınlanma çağına, adalete, hukukun üstünlüğüne inanmayan, adalet
için direnmeyen toplumlar geçmişinden kopuktur.
Cumhuriyet devrimi bizi geçmişimizden koparmıyor; geçmişimize
bağlıyor...
***
Yaşanan ölümleri, acıları,
hüzünleri “kader” olarak niteleyen
toplumlar, baskıyı, şiddeti, yargı
bağımsızlığını, yasakları görmezden
gelir.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adana’da Uğur Mumcu Alanı’nda
yaptığı konuşma, yaşadığımız günlerin acısının yüreklerde bıraktığı
izdir ve önemlidir...
Türkiye Cumhuriyeti’ni, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini
korumak toplum olarak bizim görevimizdir.