İfrat ve tefrit iki ucu, aşırılığı, hikmete uygun olandan
uzaklaşmayı ifade eder; itidal ise iki aşırı ucun birinde değil;
aklın, dinin, hikmetin gerekli kıldığı yerde, noktada, kararda ve
davranışta olmaktır.
Bir millete tarihi unutturulmak istense de unutması mümkün
değildir. Onun bilincinde, bilinçaltında, genlerinde, yaşayan
kültürün görünen ve görünmeyen noktalarında… tarihi miras yaşar ve
dirilişi için zaman ve zemin müsait hale geldikçe dirilir, yön ve
davranış belirlemede etkin olur.
İslam ümmetini, aslı ilâhî olup zaman içinde bozulmuş bulunan ve
aslı ilâhî olmayan dinlerin ümmetlerinden ayıran özellikler vardır;
bunlardan biri de ötekine, başta hayat hakkı olmak üzere temel
insan haklarını tanıyarak ülkesinde ve dünyada barış içinde yaşama
hakkı tanıyor olmasıdır.
Müslümanlar Yahudilere, Hristiyanlara ve diğer din mensuplarına
aralarında, kendi toplumlarında yaşama hakkı tanıdıklarına, onlarla
“iyilik ve adalet çerçevesinde” ilişkiler kurduklarına göre kendi
insanlarından olup zaman içinde değerlerine, öz medeniyet ve
kültürüne yabancılaşmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı? Elbette
tanıyacaklardır.